Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1373 - Karar Yıl 2017 / Esas No : 14161 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ : Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 21/02/2017 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacı Y.. Ş.. vekili Av. Ş. İrem Tandoğar ve davalı Hazine vekili Av. Elif Şahin geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:K A R A R Davacı vekili, 01/10/2015 havale tarihli dava dilekçesi ile davacı adına tapuda kayıtlı, Gölçayır köyü 896 parsel sayılı taşınmazın, Hazine tarafından açılan dava sonucunda, Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/59-2008/336 sayılı kararı ile kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeniyle tapu kaydının iptaline karar verildiğini, Türk Medeni Kanunun 1007. maddesinde, tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan devletin sorumlu olduğunun düzenlendiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000 TL'nin tapu iptal tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, daha sonra 12/05/2016 havale tarihli harçlandırılmış dilekçesi ile dava değerini 69,775,02 TL olarak ıslah etmiş, yine aynı tarihten faiz istemiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 52.331,20 TL tazminatın dava tarihinden itibaren itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesine göre açılan tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; hüküm dosya kapsamına uygun değildir ve hükme esas alınan bilirkişi raporu da karar vermeye elverişli değildir.Şöyle ki; öncelikle bilirkişi heyeti, bir ziraat bilirkişi ve bir gayrımenkul değerlendirme uzmanı avukat bilirkişiden oluşmakta olup, bilirkişi heyetinin oluşumu Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinde açıklanan yönteme aykırıdır.Ayrıca; 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesinde düzenlenen objektif (kusursuz) sorumluluk halinin varlığının kabulünde; tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararların karşılanması amacını güden Devletin tazmini sorumluğu; mülkiyetin sona ermesi veya mülkten yararlanma hakkına açık ve kesin müdahalenin gerçekleştiği; somut olayda, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeniyle tapu kaydının iptali kararının kesinleştiği tarihte başlar. Bu durumda, taşınmazın makul ve gerçek değerinin saptanmasında dava tarihi değil, mülkiyet hakkına müdahalenin gerçekleştiği ve zararın doğduğu bu tarih esas alınmalıdır. -2- 2016/14161-2017/1373Tazminat miktarı belirlenirken önemli olan bir diğer konu, tapusu iptal edilen taşınmazın niteliğinin tespiti olup, arazi niteliğindeki taşınmazlarda; başka deyişle tarım alanlarında net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlarda ise emsal karşılaştırması yapılarak tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı hesaplanır. Gerçek zarar ne kadarsa, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Bu nedenle gerçek zarar tespit ettirildikten sonra, mahkemece, tapu kaydının iptal edilmesinin kamusal mecburiyetten kaynaklandığı belirtilerek, resen % 25 oranında hakkaniyet indirimi adı altında bir indirim yapılmış olması da doğru değildir.O halde mahkemece, Kamulaştırma Kanununun 15. maddesi ile 6754 sayılı Bilirkişilik Kanununun 11. maddesine uygun olarak yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla, taşınmazın tarla ya da meyve bahçesi olup olmadığı yönünde keşif zaptına geçirilecek gözlemler doğrultusunda net gelir yöntemine göre ve tapu iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği tarihi itibarıyla taşınmazın değeri tespit ettirilmek suretiyle gerçek zarar miktarında herhangi bir indirim yapılmaksızın karar verilmeli, değerlendirme tarihi olan tapu iptal kararının kesinleştiği yıla ait ürün maliyet ve verim cetvelleri de ilçe tarım müdürlüğünden getirtilerek raporu denetleme imkanı sağlanmalıdır. Kabule göre de; dava dilekçesinde faiz başlangıç tarihi olarak tapu iptal tarihi belirtildiği ve bu tarihten itibaren faiz talep edildiği halde; dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi ve davalı Hazine harçtan muaf olduğu halde; hükümle birlikte, ıslah tamamlama harcının da diğer yargılama giderleriyle birlikte Hazineden alınmasına karar verilmiş olması isabetsizdir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ve davalı Hazine vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1480,00'er TL vekalet ücretinin kendisini vekil ile temsil ettiren davacı ve davalı Hazineye karşılıklı verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 21/02/2017 günü oybirliğiyle karar verildi.