Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda, davanın reddi yolunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Orman Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: Hükmüne uyulan Yargıtay 20 Hukuk Dairesinin 17.03.2005 gün 2005/1902-2966 sayılı bozma kararında özetle; (Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdikleri Dörtler Köyünde bulunan 4 parça taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zaman aşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medeni Yasanın 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Mahkemece davanın kabulüne krokide (A) ile işaretli 2100 m2, (B) ile işaretli 10750 m2, (C) ile işaretli 1650 m2, (D) ile işaretli 7200 m2 yüzölçümündeki taşınmazların davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmekle Dairece onanmıştır. Bu kez, davalı Orman Yönetimi ve Hazine vekili kararın düzeltilmesini istemektedir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 18.07.1998 tarihinde ilan edilerek kesinleşmiştir. Çekişmeli taşınmazların kesinleşen orman tahdidi dışında bırakıldığı anlaşılmıştır. Genel arazi kadastro işlemi ise, 1955 yılında yapılmış, dava konusu yerler çalılık olarak tapulama dışı bırakılmıştır. İncelenen dosya kapsamına göre, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu işlemi 1953 yılında yapılarak kesinleşmiş olup, davaya konu taşınmaz orman niteliğinde taşlık, çalılık olması nedeniyle tapulama harici bırakılmış olduğundan, Medeni Yasanın 713. maddesi ve 3402 Sayılı Yasanın 14 ve 17. maddeleri hükümlerine göre tapuya tescil edilebilmesi için, orman kadastro işleminin kesinleştiği tarihten dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile yasada belirtilen koşullar altında tasarruf edilmesi gerekir. Dava konusu taşınmazın tespit tarihinde yürürlükte bulunan yasa hükümlerine göre orman - taşlık - çalılık yerlerden olması nedeniyle tespit dışı bırakılarak orman olduğu belirlendiğine göre, taşınmazın orman olmadığı hususu, ancak yörede yapılıp kesinleşecek orman tahdidi dışında kalması halinde kabul edilebilir. Bu durumda, tahdidin kesinleşmesi tarihi zilyetliğin başlangıcına esas teşkil edecektir. Başka bir anlatımla, yörede yapılacak orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar, taşınmaz orman sayılan yerlerden olma özelliğini sürdüreceğinden daha önceki tarihlerdeki zilyetliğe değer verilemeyecektir. Yargıtay H.G.K.nun 24.10.2001 gün, 2001/8-464/751 sayılı kararı ile H.G.K.nun 12.05.2004 gün 2004/8-242-292 sayılı kararlarında açıklandığı üzere, genel arazi kadastrosu sırasında orman vasfında çalılık olarak tespit dışı bırakılan taşınmazın öncesinin orman olduğunun kabulü ile daha sonraki tarihte yapılacak orman kadastrosunda tespit harici bırakılmasından dava tarihine kadar yirmi yıllık zilyetlikle kazanma süresinin gerçekleşmediği durumlarda davanın reddinin gerekeceği hükme bağlanmıştır. Davaya konu taşınmazın bulunduğu yerde yapılan orman kadastrosu 18.07.1998 tarihinde ilan edilerek kesinleştiğine göre, orman kadastrosunda orman sınırları dışında bırakılma tarihinden dava açma tarihine kadar 20 yıllık zilyetlik süresi dolmadığından davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleştiğinden söz edilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmek üzere davalılar Orman Yönetimi ve Hazine vekilinin karar düzeltme istemlerinin kabul edilerek hüküm bozulmuş mahkemenin 24.01.2004 günlü kararında, '' Mahkemenin kararında Direnilmesine ilişkin hüküm davalılar Orman Yönetimi ve Hazine vekillerinin temyizi üzerine; Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiş ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.12.2006 gün ve 2006/20-813, 2006/791 sayılı kararıyla mahkemece usulüne uygun direnme kararı verilmemesi nedeniyle bozulmuş, mahkemece yeniden verilen 22.05.2007 günlü direnme kararı 20.Hukuk Dairesinin 17.03.2005 gün ve 2005/1902-2966 sayılı kararındaki gerekçeler ile özetle: "Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan bozulmuş ve bu arada taşınmazların bulunduğu Dörtler Köyü yeni kurulan Sarıçam İlçesi sınırları içinde kalması ve Hakimler Savcılar Yüksek Kurulunca Çukurova ve Sarıçam ilçelerinin Yargı erkinin Adana iline dahil edilmesi nedeniyle mahkemece 23.09.2008 günlü kararla yetkisizlik kararı ile Adana Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiş ve mahkemece davacıların davasının reddine, davalı Hazine aynı taşınmazların Hazine adına tescilini talep ettiğinden MY 713/ 6. maddesi uyarınca fen bilirkişisi İbrahim Barutçu imzalı 03.03.2003 tarihli rapor ve krokide (A) ile işaretli 2100 m2, (B) ile işaretli 10750 m2, (C) ile işaretli 1650 m2, (D) ile işaretli 7200 m2 yüzölçümündeki taşınmazların tarla niteliği ile davalı Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Orman Yönetimi tarafından (Çekişmeli ve tescile konu taşınmazların, OGM-Orman koruma ve yangınla mücadele Dairesi Başkanlığının 23.01.2002 tarih ve B44-MOR sayılı kararı ile Kırıklı-Dörtler Muhafaza ormanı olarak ayrılmasının uygun bulunduğunu, 10.12.2002 tarih ve 1 sayılı Bakan oluru ile Devamlı Muhafaza Ormanı olarak ayrıldığı) nedeniyle temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir. Davaya konu taşınmazın bulunduğu yerde 18.07.1998 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır ve çekişmeli taşınmaz kesinleşen orman kadastro sınırı dışında bırakılmıştır. Genel arazi kadastro işlemi ise, 1955 yılında yapılmış, dava konusu yerler çalılık olarak tapulama dışı bırakılmıştır. Davalı Hazine yararına tescil kararı verilmiş, ancak gerekçeli kararın başlığında davacı ya da davalı sıfatıyla yazılmamış olması usul eksikliği olduğu gibi Dairenin 17.03.2005 gün 2005/1902-2966 sayılı bozma kararından sonra taşınmazların bulunduğu Dörtler Köyündeki taşınmazlar hakkında açılan tescil dosyalarının temyiz incelemesinde bu taşınmazların tümümün 1954 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında bitişikteki orman alanları ile birlikte çalılık, fundalık ve dağlık olarak tesbit harici bırakılmışsa da, bu tarihten önce 1953 yılında çekilen hava fotoğrafından bütünlemesi yapılan 1957 tarihli memleket haritasında, çekişmeli taşınmaz ve etrafının 5-15 metre boyunda iğne yapraklı orman ağaçları ile kaplı olarak göründüğü gibi, taşınmazın bu nitelikte olduğu keşif sırasında hakim gözlemi ile belirlenip keşif tutanağına da yazıldığı, bitişikteki ormanın bir parçası ve onun devamı olan yerlerin bir bölümünün memleket haritasında çalılık olarak görülmesinin bu yerlerin orman olmadığının kanıtı olamayacağı ve ormana bitişik çalılakların ormandan ayrı düşünülemeyeceği, gerçeğin kendisi olan 1953 tarihli hava fotoğrafı karşısında 1954 yılında kadastro ekibinin çekişmeli taşınmazı ve bitişikteki 5-15 metre boyundaki orman ağaçları ile kaplı yerleri çalılık, dağlık olarak nitelendirmesine değer verilemeyeceği, 6831 Sayılı Yasanın 17/2. maddesi; orman içi açıklıkların kişiler adına tescilini yasakladığı, Karaisalı Asliye Hukuk Mahkemesince aynı yerde ve aynı konumdaki taşınmazların kişiler adına tesciline dair verilen kararıları bu gerekçelerle bozan Daire kararına karşı, aynı mahkemenin verdiği 15.06.2006 gün, 2005/241 - 546 sayılı ve 22.05.2007 gün ve 2007/139-148 sayılı ve 22.05.2007 gün 2007/132 - 149 ve 2007/133 - 152 ve 2007/136 - 147 sayılı direnme kararlarının, sırasıyla Hukuk Genel Kurulunun 27.12.2006 gün, 2006/20 - 814 - 822 ve 23.01.2008 gün 2007/20 - 966 - 19 ve 28/05/2008 gün 2008/20 - 393 - 403 ve 2008/20 - 394 - 404 ve 2008/20 - 395 - 405 sayılı kararları ile Daire kararında belirtilen nedenlerle bozulduğu, dava dosyaları içindeki bilgi ve belgelerden dava konusu taşınmazların bulunduğu köydeki ormanlar dahil olmak üzere Karaisalı, Dörtler, Kaşoba, Memişli, Pirili, Örcün Köylerindeki ormanları içine alan Kırıklı-Dörtler Muhafaza Ormanı haritasında gösterilen Doğusu; Seyhan Baraj Gölü, Batısı: Solbaş-Çatalan Yolu, Kuzeyi; Makam Sırtı - Cümbüşün Çiri Tepe - Bulgur Dağı - Kaşobo - Püren Dağı - Narlı Koca Tepe - Naipler Mahallesi - Çatalan Yolu, Güneyi; Seyhan Baraj Gölü - Çakıt Çayı ile çevrili saha içindeki ormanların "sürekli muhafaza ormanı olarak ayrıldığı" 13.08.1984 günlü Resmi Gazetede yayınlanan Muhafaza Ormanlarının Ayrılması ve İdaresi Hakkında Yönetmeliğin; "Sürekli Ayrılma" başlıklı 3. maddesi aynen; Sürekli Ayrılma: Madde 3- Bir ormanın, maki ve fundalığın veya sahipli yerin sürekli olarak muhafaza ormanına ayrılabilmesi için bu alanların: a) Çığ, arazi kayması ve erozyon nedeni ile bir afetin oluşması muhtemel yerlerde bulunması, b) Yerleşim merkezlerinin çevre sağlığını olumlu yönde etkilemesi, c) Kara ve demiryolları ile yerleşim yerlerini toz ve kum fırtınalarına karşı korunması, d) Baraj, göl ve nehir yataklarının dolmasını engellemesi, e) Yurt savunması için korunmasının zorunlu görülmesi, f) Muhafaza ormanlarının tamamlanması için bunlara eklenmesi lazım gelen sahipli yerlerden olması, esas ve şarttır. Öncelik: Madde 4- Bir ormanın, maki ve fundalığın veya sahipli yerin sürekli olarak muhafaza ormanına ayrılabilmesi için 3. maddedeki şartlardan en az birinin mevcudiyeti yeterlidir. Bu şartlardan hepsini veya birkaçını bünyesinde toplayan yerler muhafaza ormanına ayrılmada öncelik kazanır." hükümlerinin bulunduğu, Davaya konu taşınmazların içinde bulunduğu Sürekli Muhafaza Ormanı olarak ayrılmasına ilişkin 23.11.2000 günlü raporda, yönetmelikde belirtilen koşullardan; 1- Seyhan Baraj Gölü kenarında ve Seyhan Barajının su toplama havzası içinde olması, 2- Halen Adana Büyükşehir Belediyesine yapılan içme suyu isale haltı projesinde yer alan ve inşaatı devam eden Doğu ve Batı su isale köprülerinin yapımı ile Büyükşehir Belediyesi mücavir alanına irtibatlandırılması nedeniyle ormana olan baskının azaltılması, 3- Seyhan Baraj Gölünün ve nehirin dolmasının engellenmesi, 4- Su korunma alanı olarak planlamaya konu edilen ve muhafaza ormanı içinde kalan ormanların çevre sağlığının iyileştirilmesine ve sürdürülebilirliğine daha etkin katkıda bulunması amacıyla 6831 Sayılı Yasanın 23. maddesi gereğince KIRIKLI - DÖRTLER MUHAFAZA ORMANI ismi ile DEVAMLI (SÜREKLİ) MUHAFAZA ORMANI olarak ayrılmasının gerektiğinin" bildirildiği ve 23.11.2001 günlü bu raporun, Orman Genel Müdürlüğünün 23.01.2002 günlü teklifi ile Bakanlık Makamına sunulduğu ve Orman Bakanlığının 31.02.2002 gün ve 1 sayılı oluru" ile kabul edilerek DEVAMLI (SÜREKLİ) MUHAFAZA ORMANINA ayırma olgusunun kesinleştiği ve yukarıda isimleri yazılı köyler ile komşu köylerin tümünde ilan edildiği muhafaza ormanına ayırmaya ilişkin 23.11.2001 günlü raporun 3/5 maddesinde "muhafaza ormanı içerisinde münferit ve dağınık halde bulunan ve muhafaza ormanı bütünlüğünü bozan, özel şahıs arazileri kamulaştırılmalı, Hazine arazileri ise ağaçlandırılmak üzere tahsisi talep edilmelidir" şeklinde bilimsel açıklamalarda bulunulduğu, 6831 Sayılı Yasanın 3, 4, 23 ve 25. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde muhafaza ormanları ile milli parkların aynı hukuki konumda oldukları H.G.K.nun milli parklar konusunda oybirliği ile verdiği 09.11.1988 gün ve 1988/8-542-893 sayılı kararında açıklandığı gibi, "orman rejimine alınan bu tür yerler için sonradan tapu alınamayacağının" kabul edildiği milli park ve muhafaza ormanı olarak ayrılma işleminin başlı başına orman rejimi ve ayırma olarak kabul edilmesi gerektiğinden tapuda kaydı bulunmayan taşınmazların kesinleşen orman sınırı dışında bırakılmış olsa dahi "orman niteliğinin devamı" başlıklı 1984 tarihli yönetmeliğin 38 ve 1986 tarihli yönetmeliğin 31 ve son olarak çıkartılan ve 15.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 34. maddesinde "6831 Sayılı Orman Yasasının 1. maddesine göre, orman sayılan yerlerdeki; yanan orman alanları, muhafaza ormanları, milli parklar, izin ve irtifak hakkı tesis edilen ormanlar, orman olarak kamulaştırılan ve orman rejimi içine alınan yerler, orman sayılan yerlerden olma özelliğini korurlar." hükümleri gereğince orman sayılacağı 3402 Sayılı Yasanın 17. maddesi ve Anayasanın 169. maddesi gereğince ormanların imar ihya ve zilyetlik yolu ile kazanılma olanağının da bulunmadığından ve Hazine adına özel mülk olarak tescil etme olanağı bulunmamaktadır. O halde, dava konusu taşınmazların orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu gibi hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. SONUÇ: 1- Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle; kararın HYUY nin 388. maddesine göre usul yönünden resen, 2- İkinci bentte açıklanan nedenlerle; davalı Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulüyle (A, B, C, ve D) harfli bölümlere yönelik hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 18.01.2010 günü oybirliğiyle karar verildi.