Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1319 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8676 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Kadastro MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A R Kadastro çalışmaları sırasında ....... ili, ...... ilçesi, ............ köyü 180 ada 3 parsel sayılı 23.445 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, senetsizden ham toprak vasfı ile ... adına tespit edilmiştir. Davacı dava konusu taşınmazın vefat eden eşi ..............'dan kendisine intikal ettiğini ve zilyetliğinde bulunduğu iddiasıyla davalı ... adına olan kadastro tespitinin iptali ile taşınmazın kendi adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın kadastro tespit tutanağının iptali ile taşınmazın aynı vasıf ve yüzölçümü ile davacı adına tespit ve tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava kadastro tespitine itiraza ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmıştır.Mahkemece çekişmeli taşınmazın ormanla bir alakasının bulunmayıp, tarafların orman iddiasında bulunmamaları, dava konusu taşınmaza komşu parseller içerisinde orman parselinin bulunmaması ve davacının Kadastro Kanununun 14. maddesinde belirtilen şartları taşıdığı gerekçesiyle davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; mahkemece fen, orman ve ziraat bilirkişileri marifetiyle keşif yapılmış, davalı ... vekili 17.04.2013 tarihli celsede dava konusu yerin orman olduğu iddiasında bulunmuş ise de, mahkemece bu iddia ve orman bilirkişi tarafından dosyaya sunulan dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu yönündeki raporu değerlendirilmeksizin, 13.07.2012 tarihli keşif zaptında mahkemece dava konusu taşınmazın bir kısmında meşe ağaçlarının bulunduğu ve batısının orman, kuzeyinin meşe ağaçlarıyla kaplı olduğunun gözlemlendiği, ziraat ve orman bilirkişi raporlarında da taşınmaz üzerinde meşe ağaçlarının bulunduğu belirtildiği halde, taşınmazın ormanla bir alakasının bulunmayıp, tarafların da orman iddiasında bulunmadıkları ve komşu parseller içerisinde de orman parselinin bulunmadığı gerekçesiyle taşınmazın tarım arazisi olduğu yönündeki ziraat bilirkişi raporuna itibar edilerek, orman bilirkişi raporunun değerlendirilmemesi nedeniyle ziraat ve orman bilirkişi raporları arasındaki çelişki de giderilmeyip dava konusu taşınmazın orman olup olmadığı araştırılmaksızın davanın kabulü yönünde karar verildiği anlaşılmıştır.3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince, orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ve ihya olarak kabul edilemez) ve imar-ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı ya da tesbit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ve ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının setreoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir.O halde mahkemece, daha önceki keşifte görev almamış bir orman bilirkişi, bir ziraat uzmanı, bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak keşifte, daha önce incelendiği bildirilen 1952 tarihli memleket haritasının yapımına esas alınan hava fotoğrafları ile dava tarihinden 15-20 yıl öncesine ait orijinal renkli memleket haritaları ve hava fotoğrafları getirtilerek dava konusu taşınmaz ve çevresine uygulanıp hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar steroskop aletiyle üç boyutlu olarak incelettirilmeli, kadastro paftası üzerine aplike edilerek 26.07.2012 havale tarihli fen bilirkişi rapor ekinde yer alan krokide (D) harfi ile gösterilen 180 ada 3 sayılı parsel içinde kaldığı belirtilen sarı renkle boyalı alanın bu belgelerde ne şekilde göründüğü belirlenmeli, niteliği, orman olup olmadığı araştırılmalı, 180 ada 3 sayılı parsele komşu taşınmazların tespit tutanakları ve varsa dayanağı kayıtlar getirtilip çekişmeli taşınmaz yönünü ne olarak gösterdikleri tespit edilmeli, taşınmazın hangi kesiminde eğimin ne kadar olduğu klizimetre ile belirlenmeli, 6831 sayılı Kanunun 1/J maddesinin karşıt kavramına göre yüksek eğimli çalılık karakterdeki yerlerin orman sayılacağı düşünülmeli, dava konusu taşınmaz orman sayılmayan yerlerden ise, öncesinin ne olduğu, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü, kimden kime geçtiği ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak sorulup saptanmalı, ziraat uzmanı bilirkişiden zilyedlikle kazanılacak yerlerden olup olmadığı, üzerindeki bitki örtüsü, ağaç sayısı, yaşı, taşınmazdaki dağılımı, baskın ağaç türünün ne olduğu konusunda bilimsel verilere dayalı, krokili rapor alınmalı, bundan sonra toplanacak deliller çerçevesinde karar verilmelidir.Kabule göre ise; davacı, dava dilekçesinde her ne kadar 180 ada 3 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile taşınmazın kendisi adına tescilini talep etmiş ise de, yargılama esnasında yapılan keşif sonrasında fen bilirkişi tarafından düzenlenen 18.07.2012 tarihli rapor ve bu rapor ekinde yer alan krokiden davanın tek bir parsele yönelik olmayıp kısmen 101 ada 1 sayılı parsel, kısmen de 180 ada 3 ve 180 ada 4 sayılı parsel içerisinde kalan alanlara yönelik olduğu ancak 180 ada 3 sayılı parsel dışındaki diğer parsel maliklerine karşı açılmış bir dava bulunmadığı ve bu sebeple hükmün sadece dava açılan parsel içinde kalan kısma yönelik olarak kurulması gerekirken davada taraf olmayan diğer parsel maliklerinin de aleyhine olacak şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.Yine kadastro tespitinin iptali yerine kadastro tutanağının iptaline karar verilmesi de doğru değildir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 09/03/2015 günü oybirliğiyle karar verildi.