MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ile davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne ve davacı vekili tarafından duruşmalı istenmişse de, duruşma isteminin tebliğ masrafı yatırılmadığından reddine karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A R1957 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında ... köyü, ... parsel sayılı 7890 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliği ile belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... adına tesbit edilmiş, Orman Yönetiminin kadastro tesbitine itiraz davası sonucu ... Gezici Arazi Kadastro Mahkemesinin 17/02/1964 gün ve 1961/1462 - 1964/55 sayılı kararı ile orman olarak tapulama harici bırakılmıştır. Davacı ..., taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle Medeni Kanunun 713. maddesi gereğince adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu parselin 25.05.2010 tarihli krokide kahverengi çizgiyle gösterilen 7962 m²'lik kısmının davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, davalı Hazine vekili ve Orman Yönetiminin temyizi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 16/12/2013 tarih ve 2013/9716 - 2013/11643 E.-K. sayılı kararıyla bozulmuş, davacının karar d??zeltme talebi ise Dairenin 27/10/2014 tarih ve 2014/5180 -2014/8794 E.-K. sayılı kararıyla reddedilmiştir.Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “... yörede 1957 yılında yapılan genel kadastro sırasında çekişmeli taşınmazın bulunduğu yere ... nolu parsel numarası verilerek, gerçek kişi adına tespit tutanağı düzenlenmişse de, Kandıra Gezici Arazi Kadastro Mahkemesinin 1961/1462 - 1964/55 sayılı kararı ile dava konusu parselin 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince orman olduğu belirlenerek, o tarihte yürürlükte bulunan 5602 sayılı Kanun gereğince tesbit harici bırakılmasına dair verilen kararın kesinleşerek taşınmazın tapulama dışı bırakıldığı, 1982 Anayasasının 138/4. maddesindeki "Yasama ve yürütme organlarıyla idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiç bir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez" hükmü ile 02 Eylül 1986 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Kanuna Göre Orman Kadastrosu ve aynı Kanunun 2/B maddesinin Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 23. maddesinde, orman kadastro komisyonlarınca Devlet Ormanı olarak sınırlandırılması gereken yerlerin sayıldığı, bu maddenin birinci fıkrasının (G) bendinde "Devlet Ormanı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme ilamı bulunan yerlerin Devlet Ormanı olarak sınırlandırılacağı" (dava ve karar tarihinde yürürlükte olan 15/07/2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmeliğin 26/g maddesi) hükmünün bulunduğu, bu hüküm gereğince kesinleşmiş mahkeme kararı ile orman olduğu saptanan taşınmazın, orman kadastrosu yapıldığı sırada orman olarak sınırlandırılmasının zorunlu olduğu, Anayasanın 169. maddesinde belirtildiği gibi ormanların kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinilemeyeceği ve Orman Yönetimi ya da Hazine tarafından dava konusu taşınmazın orman olarak tescilinin her zaman mahkemeden de dava yoluyla istenebileceği, bunu engelleyen bir kanun hükmü bulunmadığı...” gereğine değinilmiştir.Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından tüm yönlerden, davalı Hazine vekili tarafından Türk Medeni Kanunun 713/6. maddesinde düzenlenen tescil talebi yönünden temyiz edilmiştir.Dava, Medeni Kanunun 713. maddesi gereğince açılan tapusuz taşınmazın tesciline ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır.1) Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede; dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.2) Davalı Hazinenin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede; somut olayda 4721 sayılı Medeni Kanunun 713/6. maddesindeki "Davalılar ve itiraz edenler aynı davada kendi adlarına tescil kararı verilmesi isteyebilirler" düzenlemesi uyarınca davalı Hazine tarafından karşı tescil isteminde bulunulmuştur. Bu itibarla mahkemece HMK'nın 297/2. maddesi uyarınca Hazinenin anılan talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru görülmemiş olduğundan davalı Hazinenin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bu yönü ile bozulması gerekmiştir.SONUÇ: 1) Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının davacı ...'a yükletilmesine,2) Yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA 17/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.