MAHKEMESİ :Sulh Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi ve davalı ... Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDava konusu taşınmazların bulunduğu yörede 2008 yılında yapılıp 22/08/2008 ilâ 22/09/2008 tarihleri arasında ilân edilen kadastro sırasında .... köyü, 103 ada 1 ve 112 ada 1 parsel sayılı sırasıyla 2.092.229,87 m² ve 4.205.452,39 m² yüzölçümündeki taşınmazlar, orman vasfıyla Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı ... 09/11/2009 havale tarihli dilekçesiyle, bir adedi 15 dönüm diğer üç adedi 10’ar dönüm olan 4 adet taşınmazlarının 112 ada 1 sayılı orman parseli içinde kaldığını beyanla irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak taşınmazların Hazine adına olan tapu kayıtlarının iptali ile adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne ve ... köyü 112 ada 1 parsel sayılı taşınmazın, fen bilirkişi raporuna ekli krokide (C) ve (D) ile gösterilen sırasıyla 9458,05 m² ve 35149,27 m² yüzölçümündeki bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ile son parsel sayısıyla davacı Hamdin oğlu ... adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine temsilcisi ve davalı ... Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, zilyetliğe dayalı olarak 10 yıllık süre içinde orman kadastro tespitine itiraz ve tapu iptal ve tescile ilişkindir. Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu 5304 sayılı Kanunla değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parseller orman alanı içinde bırakılmıştır.Mahkemece davacının davası kısmen kabul edilip, ... köyü 112 ada 1 parsel sayılı taşınmaz içinde yer aldığı belirtilerek krokide (C) ve (D) ile gösterilen sırasıyla 9458,05 m² ve 35149,27 m² yüzölçümündeki bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hükme yeterli değildir. Öncelikle davacı ...’in dava dilekçe aslı dosya arasında bulunmamaktadır. Ayrıca, mahkemenin kabulüne ve temyiz incelemesine konu krokide (C ve D) ile gösterilen bölümlerin hangi taşınmaz içinde olduğu dosya kapsamından net değildir. Zira, fen bilirkişi .... 13/04/2012 tarihli asıl rapor ve bu raporuna ekli krokide, davacı ...’in dava ettiği taşınmazların 112 ada 1 parsel sayılı taşınmaz içinde krokide (A), (B) ve (C) harfleri ile gösterilen sırasıyla 13.299,89 m²; 6205,52 m² ve 9458,05 m² yüzölçümündeki taşınmazlar ile 103 ada 1 sayılı orman parseli içinde yer alan krokide (A) harfi ile gösterilen 38.432,34 m² yüzölçümündeki yer olduğunu bildirmiştir. Ancak 10/06/2014 tarihli ek raporunda ise 13/04/2012 tarihli raporunda (D) harfi ile gösterilen yer sehven unutulmuş olup rapora eklenmediği, keşif tarihinde aldığı ölçüler neticesinde, rapor ekinde krokide (D) ile gösterilen yerin ... köyü 112 ada 1 parsel içinde kaldığı ve yüzölçümünün ise 35.149,27 m² olduğunu bildirmiştir. Dairenin geri çevirme kararıyla; krokide (C) ve (D) ile gösterilen taşınmazların, 112 ada 1 nolu parselin çaplı krokisi üzerinde yerlerinin gösterilmesi yönünde ek rapor istenmesi üzerine, 30/11/2015 havale tarihli ek raporunda ise "...Yargıtay ilamında (D) harfi ile yazılan yerin yanlış olduğu, esasen 103 ada 1 parselde (A) harfi ile gösterilen yer olduğunu…" beyan etmiştir. Ancak 13/04/2012 tarihli asıl raporda 103 ada 1 parsel içinde yer aldığı ifade edilen krokide (A) ile gösterilen yer ile 10/06/2014 tarihli ek rapora ekli krokide (D) harfi ile gösterilen yerin ne krokisi ne de yüzölçümü birbiri ile uyumlu olmayıp, kabule ve temyiz incelemesine konu olan bu bölümlerin krokilerinin doğru bir şekilde gösterilip gösterilmediği ve bu taşınmazların hangi parsel içinde kaldıkları hususunda tereddüt hasıl olmuştur. Yine ... köyü, 103 ada 1 ve 112 ada 1 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespit tutanaklarının kesinleşme durumlarını gösterir şekilde onaylı tutanak örnekleri getirtilip bu parsellerin tutanaklarının kesinleşip kesinleşmediği, kesinleşmiş ise eldeki davanın tarihinden önce mi sonra mı kesinleştiği ve davacı tarafından aynı parsele karşı kadastro mahkemesinde dava açılıp açılmadığı araştırılmadan karar verilmiştir. Bundan başka hükme dayanak raporu hazırlayan orman bilirkişi tarafından kabule konu taşınmazların orman içi açıklık olup olmadığı irdelenmediği gibi taşınmazların orman sayılmayan yer olması davacı adına tescil için yeterli sebep değildir. Bir yerin kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilebilmesi için o taşınmaz üzerinde aralıksız, çekişmesiz ve ekonomik amaca uygun bir biçimde malik sıfatıyla zilyetliğinin sürdürülmesi ve 20 yıllık kazanma süresinin dolmuş bulunması gerekir. Bu tür uyuşmazlıklarda taşınmazın niteliği, üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç ve sürecinin takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında hava fotoğrafları ve topoğrafik haritalardan yararlanmak suretiyle belirlenmesi gerekir. Bu cümleden; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ihya olarak kabul edilemez) ve imar ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı ya da tesbit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ve dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15, 20 ve 25 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen streoskopik çift hava fotoğraflarının streoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun, anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir. Somut olayda mahkemece, anlatılan biçimde bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır.Hal böyle olunca sağlıklı bir yargıya ulaşmak için; mahkemece öncelikle, davacı ...’in dava dilekçesi aslı, ... köyü, 103 ada 1 ve 112 ada 1 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespit tutanaklarının kesinleşme durumlarını gösterir şekilde onaylı tutanak örnekleri ile tutanakları kesinleşmiş ise kadastro sonucu oluşan tapu kayıt örneklerinin, kadastro tutanakları hükmen kesinleşmiş veya taşınmazlar halen kadastro mahkemesinde davalı ile dava dosya asılları ile yöreye ait en eski tarihli hava fotoğrafı ile bu hava fotoğrafı kullanılarak üretilmiş memleket haritası, yine kadastro tespit tarihinden geriye doğru 15, 20 ve 25 yıl öncesi zaman dilimi içerisinde farklı tarihlere ait en az 2 hava fotoğrafı, bu hava fotoğrafları kullanılarak üretilmiş memleket haritaları ile temin edilebilen en eski ve en yeni tarihli uydu fotoğrafları istenilerek dosya arasına konulmalı, bundan sonra mahallinde, yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ile önceki keşiflerde görev almayan halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen bilirkişiden oluşan üç kişilik bilirkişi heyeti marifetiyle yeniden keşif yapılmalı, öncelikle davacı ... tarafından dava edilen 4 adet taşınmazın krokilerinin doğru bir şekilde gösterilip gösterilmediği ve bu taşınmazların hangi parsel içinde kaldıkları hususunda tereddüt hasıl oluştuğundan; davacı ... tarafından dava edilen 4 adet taşınmaz ve temyiz incelemesine konu 2 adet taşınmazın hangi parsel içinde yer aldıkları tespit edildikten sonra temyiz incelemesine konu olan 2 adet taşınmaz yönünden, getirtilen diğer belgelerbu taşınmazlarla birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle temyiz incelemesine konu taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; en eski tarihli hava fotoğrafı stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü belirlenmeli, orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan, krokili, bilimsel verileri bulunan ve ayrıca taşınmazların 6831 sayılı Kanunun 17/2. anlamında orman içi açıklık olup olmadığının değerlendirildiği yeterli rapor alınmalıdır. Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, temyize konu taşınmazların orman sayılan yerlerden veya orman içi açıklık olmadıkları belirlendiği takdirde, bu kez zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; kadastro tespit tarihinden geriye doğru 15, 20 ve 25 yıl öncesi zaman dilimi içerisinde farklı tarihlere ait en az 2 hava fotoğrafı, bu hava fotoğrafları kullanılarak üretilmiş memleket haritaları ile temin edilebilen en eski ve en yeni tarihli uydu fotoğrafları üzerinden bilirkişilere bilimsel yöntemlerle (Hava fotoğrafı ve memleket haritası ile kadastro paftası ölçeği harita çizim programları aracılığıyla eşitlenerek çekişmeli taşınmazların konumunun çevre parsellerle birlikte harita üzerinde gösterilmesi, hava fotoğrafları ile kadastro paftası çakıştırılıp stereoskop aletiyle) inceleme yaptırılarak; çekişme konusu taşınmazların imar ve ihyasına en erken ne zaman başlanıldığının ve ne zaman tamamlandığının, arazinin ekonomik amacına uygun olarak zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenmesine çalışılmalı, uzman ziraat mühendisinden; çekişmeli taşınmazların toprak yapısı ile komşu parsellerin toprak yapısı mukayese edilmek suretiyle ve taşınmazların toprak yapısı ve niteliğini belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, rapor ekinde taşınmazların değişik yönlerden çekilmiş ve komşu taşınmazlar ile arasındaki sınırları gösterecek şekilde renkli fotoğrafların eklenmesi istenilmeli, tanık ve yerel bilirkişiler taşınmazların başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp ve bu ifadeler yakın taşınmaz tutanak ve dayanaklarıyla bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanacak söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli ve 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, (murisler) yönünden de aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ile yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine temsilcisi ve davalı ... Yönetimi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 19/12/2016 günü oybirliğiyle karar verildi.