MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar ve davalı Hazine vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacılar vekili 19/03/2012 havale tarihli dilekçesiyle; müvekkillerinin murisinin maliki olduğu 11 ada 144 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının kesinleşen mahkeme kararıyla iptal edilmesi nedeniyle müvekkilinin uğradığı zarardan TMK’nın 1007. Maddesi uyarınca Hazinenin sorumlu olduğunu belirterek şimdilik 150.000,00.-TL maddi tazminatın tapu iptal kararının kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili isteğiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne ve 130.000,00.-TL maddi tazminatın, tapu iptal kararının kesinleşme tarihi olan 21/03/2002 tarihinden tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacılar verilmesine karar verilmiş, hüküm davacılar ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini isteğine ilişkindir. Tazminat isteğine dayanak ... Köyü, 11 ada 144 parsel sayılı 1031,00 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tapuda “tarla” vasfıyla davacıların murisi adına kayıtlı iken, Hazine tarafından açılan tapu iptal ve tescil istemli dava nedeniyle .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/11/2000 tarih ve 1995/323 – 2000/711 sayılı kararı ile taşınmazın bir kısmının kıyı kanar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle bilirkişi krokisinde 876,50 m² yüzölçümündeki bölümünün tapu kaydının iptaline karar verilmiş, verilen bu karar Yargıtay denetiminden geçerek 21/03/2002 tarihinde kesinleşmiştir. Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli olmadığı gibi kusur indirimi yapılması da doğru olmamıştır. Şöyle ki, hükme dayanak raporu hazırlayan bilirkişi kurulu tarafından taşınmaz arsa vasfında kabul edilmiş ise de, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 02/06/2014 gün ve 2014/5983 – 15519 sayılı geri çevirme kararı uyarınca, ... Belediyesi, İmar İşleri Müdürlüğünün 22/07/2014 tarih ve 1231 sayılı cevabi yazısında, taşınmazın Belediye Hizmetlerinden yararlanmadığı belirtilmiştir. Bu nedenle taşınmazın niteliği hususunda çelişki doğduğundan bu çelişkinin yöntemince giderilmesi gerekmektedir. Ayrıca bilirkişilerin bu kabulüne göre dahi arsa niteliğindeki taşınmazların bedelinin değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan, benzer yüzölçümlü emsal satışlara göre belirlenmesi gerektiğinden, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tesbiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerekir. Bilirkişi raporunda bu yönteme de uyulmadan, tüm emsaller yeterli şekilde irdelenmeden soyut ifadelerle değer biçilmiştir. Bundan başka 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesinde “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder" hükmü yer almakta olup burada devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulması görevini üstlenen ve taahhüt eden devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür. Kusurun varlığı ya da yokluğu, devletin sorumluluğu için önem taşımayıp sadece, Devletin memuruna rücuu sırasındaki iç ilişkide önemlidir. Önemle belirtilmelidir ki; kusursuz sorumluluk hallerinden birisi olan ve TMK’nın 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat davalarının, 6098 sayılı TBK’nın 49 ve devamı maddesinde düzenlenen (818 sayılı Kanunun 41. madde ve devamı) haksız fiil sorumluluğu ile ilgisi yoktur. Bu nedenle, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini için açılan davada davacının gerçek zararı tespit edilerek, bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, mahkemece yasal olmayan gerekçelerle tazminattan ayrıca 6098 sayılı TBK’nın 51, 52 maddeleri uyarınca re’sen indirim yapılması da ayrıca doğru olmamıştır. Hal böyle olunca; sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, mahkemece tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği 17.04.1998 gün ve 1996/3-1 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı ve Bakanlar Kurulunun 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı gözetilmek suretiyle belirlenecek taşınmazın niteliği arsa olarak belirlenir ise, değerlendirme tarihi olan 21/03/2002 tarihinden önceki yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınmalı, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmeli, dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihleri itibariyle, emsal alınacak taşınmazların ise satış tarihi itibariyle imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden sorulmalı, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, imar planının ölçeği ve onaylama tarihi ile dava konusu taşınmazın emsallere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından resen belirlenen emlak vergisine esas metrekare değeri ilgili belediye başkanlığından ayrı ayrı sorularak ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtildikten sonra önceki bilirkişiler dışında yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılıp dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu taşınmazların değeri belirlenip oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.Taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadıkları, yerleşim alanlarına uzaklıkları, iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazların değeri, tapu iptal kararının kesinleştiği 21/03/2002 tarihine göre hesaplanmalı, taşınmazların varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre hesaplattırılmalı, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazın zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak davacının gerçek zararı saptanıp oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 19/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.