MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı vekili 16/02/2009 havale tarihli dava dilekçesi ile özetle; davacı müvekkili ..., abisi ... ve diğer kardeşleri ile birlikte biriktirmiş oldukları para ile davalılardan ... ve ...'dan ... Beldesinde bulunan tapunun ... ili, ... ilçesi, ... köyü ... mevkii 732 parsel ve Kayaskuşçuburu mevkii 640 parselde kayıtlı iki adet gayrimenkulü satın aldığını, bilahare ..... adına ...'a çıkarılan vekaletin sahte olduğunun anlaşıldığını, ..... yerine başka bir kişi Noterliğe götürülmek suretiyle sahte vekalet çıkartıldığını, bu sahte vekaletle belirtilen gayrimenkullerin müvekkiline satıldığını, bilahare kendi adına sahte vekaletle gayrimenkullerinin satıldığını öğrenen .....'nın tapu iptal davası açtığını ve şikayetçi olduğunu, müvekkili aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01/11/2007 tarih ve 2006/343 E. - 2007/394 K. sayılı kararı ile kabul edildiğini, taraflarınca kararın temyiz edildiğini, Yargıtay tarafından kararın onandığını, şikayet üzerine yapılan soruşturma sonucunda ... 5. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldığını, mahkeme sonucunda davalı sanıklar Feridun Kaleoğlu, ..., ..., ... ve ...'nın fikir ve eylem birliği içinde hareket ederek resmi belgede sahtecilik, kamu kurumlarını aracı kılarak nitelikli dolandırıcılık suçlarından, davalılardan .... ve ...'un ise resmi belgenin düzenlenmesi sırasında kamu görevlisine yalan beyanda bulunma suçunu işlediklerinden bahisle cezalandırılmalarına karar verildiği, soruşturma ve kovuşturma sürecinde davacı mağdur müvekkilininde abisi ... ile birlikte sanık olarak yargılandığını ve bir süre de tutuklu kaldığını, ancak suçsuz oldukları anlaşıldığından önce tahliye edildiğini ve daha sonra kararla birlikte beraat ettiklerini ve kararın kesinleştiğini, her iki müvekkilininde dosya muhteviyatı ve olayın gelişimi nazara alındığında mağdur durumda olmaları gerekirken sanık durumuna düşürüldüğünü, toplam 6 ay 20 gün tutuklu kaldıklarını, müvekkillerinin hem dolandırılmaları ve hemde tutuklanmış olmalarının kendilerinde büyük bir maddi ve manevi yıkıma sebep olduğunu, resmi kurumlara olan güveninin dahi sarsıldığını, açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 40.000.-TL zararın 18/04/2006 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek müvekkili ...'a verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece; 1) Davanın davalılar ..., . ve ... yönünden reddine, 2) Diğer davalılar yönünden davanın kısmen kabulü ile; 20.000,00 TL'nin 18/04/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.Dava, TMK'nın 1007. maddesi gereğince tazminat istemine ilişkindir. 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi, tapu sicilinin aleniliği ve tapu siciline güven ilkelerinin yansımasının sonucu olarak, mülkiyet hakkı ya da başkaca bir aynî hak edinen kişinin, bu sicilin tutulması nedeniyle uğradığı zararın tazminine ilişkin olup, buna göre "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur”. Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince davalı sıfatı Hazinenin olup tapu müdürlüğünün davalı sıfatı bulunmadığından tapu müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumetten reddi gerekeceği hususu düşünülebilir ise de, Yüksek Hukuk Genel Kurulunun HGK'nın 2011/9-718 E. - 2012/36 K. sayılı kararında da değinildiği üzere, HMK’nın 124/4. maddesindeki, “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” hükmü uyarınca, somut olayda, tapu müdürlüğünün davalı gösterilmesi ve tapu müdürlüğünün de Hazine vekili tarafından temsil edilmiş olmasının temsilcide yanılgı olarak değerlendirilmesi gereklidir. Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarına göre de, davacı, temsilcideki yanılmayı sonradan düzeltebilir. Temsilcide yanılmanın hukukî yaptırımı, hasımda yanılmada olduğu gibi, davanın reddi gibi ağır bir sonuç doğurmaz.Davanın niteliğine göre, husumetin Hazineye yöneltilmesi gerekirken, taraf sıfatı bulunmayan tapu müdürlüğü hasım gösterilmiştir. Dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin tapu müdürlüğü değil, Hazine olduğu anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, davanın davalı olarak sadece tapu müdürlüğüne yöneltildiğinden sözedilemez. Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali vardır. Mahkemece temsilcide yanılma hali re'sen gözetilerek, davanın Hazineye yöneltilmesi için davacı yana olanak verilmesi, Hazinenin delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı ... Müdürlüğünü temsilen Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 15/12/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.