Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12277 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 16140 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ile davalı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı vekili, müvekkilinin emlakçılık ve inşaat işleri ile uğraşan bir şahıs olduğunu, 2007 yılı Mayıs ayı başında komşusu ve arkadaşı olan emlakçı ...’nun kendisini arayarak, ... mahallesi, 12 pafta, 10697 ve 10698 numaralı parsellerin satılık olduğunu, almak isterse satıcı ile görüştürebileceğini bildirdiğini; müvekkilinin alıcı olması üzerine arsaların sahibi ...’ın vekili olduğunu belirten ... ile görüştürdüğünü, bu şahsın elinde ... 4. Noterliğinde düzenlenen ve bu parsellerle ilgili vekaletin bulunduğunu; müvekkilinin bununla da yetinmeyip, arsaların tapudaki maliki ... ile görüşmek istediğini; bunun üzerine ... ve ... sandığı şahıs tarafından .... Termal’e götürüldüğünü, orada ... olarak tanıtılan yaşlı ve hasta bir adamla görüştürüldüğünü; adamın ...’a verilen vekaletteki fotoğrafa uygun olduğunu; kendisine de açıkça bu iş için ...’a vekalet verdiğini, onunla muhatap olması gerektiğini bildirdiğini; bunun üzerine tapuda satış işlerine başladıklarını; satış esnasında tapu görevlilerine vekaletname ve nüfus kayıtlarına özellikle itina göstermeleri konusunda müvekkilinin uyardığını; sorun yaşamak istemediğini açıkça belirttiğini; nüfus kayıtlarını inceleyen tapu görevlisinin bir olumsuzluk bulunmadığını beyan etmesi üzerine satış işleminin gerçekleştiğini ve taşınmazların adına tescil olduğunu; müvekkilinin satıştan bir gün sonra vekil ...’u arayarak, tapu maliki yönünden menfi bir durumun bulunup-bulunmadığını sormak istediğini, bu şahsın telefonun sürekli kapalı olması üzerine şüpheye düştüğünü, internet üzerinden ...’un telefonuna ulaşarak aradığında; bu şahsın vekil olarak bir yer satmadığını, esasen nüfus cüzdanını kaybeden bir şahıs olduğunu öğrenerek, kandırıldığını anladığını; bilahare yaptığı araştırma ile tapu maliki olan gerçek ...’ı da bulduğunu; kendisine ... olarak tanıtılan şahsın esasen dolandırıcı ..., vekil ... diye tanıtılan şahsın esasen dolandırıcı ... olduğunun ortaya çıktığını; yakalanan sanıkların beyanlarından, ...’ın da sahte kimlik düzenleyip, ... 4. Noterliğinde gayrimenkul satış satışı vekaletnamesi hazırlatarak eyleme katıldığının; hatta organizatör olduğunun anlaşıldığını; öte yandan gerçek malik ...’ın .... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/355 Esas sayılı dosyasıyla müvekkili aleyhine sahteciliğe dayalı olarak tapu iptali ve tescil davası açtığını; büyük olasılıkla tapunun iptal edileceğini; müvekkilinin oluşan zararından .., ... ve ...’ın doğrudan sahte evrak ve işlemlerle; ...’nun müvekkilini bunlarla tanıştıran ve ceza dosyasında bunlardan 25.000,00.- TL aracılık parası aldığını kabul etmesine nazaran onlarla birlikte hareket etmesi sebebiyle; davalı noterin ve tapu dairesinin de gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek müvekkilinin zararına sebep olduklarını; zarardan müteselsilen sorumlu olduklarını, müvekkilinin maddi zararının satış bedeli olarak ödemek zorunda kaldığı 525.000,00.- TL + 16.000,00.- TL aleyhlerine açılan tapu iptali davasında, gerçek tapu malikinin avukatına gönderdikleri para+ 5.000,00.- TL tapu masrafı + bankadan çektiği kredi karşılığında ödemek zorunda kaldığı 50.000,00.- TL faiz – Ağır Ceza Mahkemesinden aldığı 25.000,00.- TL olmak üzere toplam 571.000,00.- TL maddi tazminatla, davalılar , ..., ... ve ...’nun her birinden 5.000,00.- TL olmak üzere toplam 20.000,00.- TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davanın maddi tazminat talebi yönünden; davalılar ..., ... ve .... yönünden kısmen kabulüne, diğer davalılar yönünden ise husumetten reddine,Maddi tazminat olarak; 505.000,00.-TL’nin 21/05/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle bu davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline; davacıya verilmesine, Fazlaya dair maddi tazminat talebiyle; şartları oluşmayan manevi tazminat taleplerinin reddine, karar verilmiş, hüküm davacı ve davalılardan ... tarafından temyiz edilmiştir.Dava, 4721 sayılı TMK.nın 1007.maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.1-Davalı ...’ın temyiz itirazları bakımından;Mahkeme hükmü davalı ... tarafından süresi içinde temyiz edilmişse de;davalı tarafından temyiz harç ve giderleri yatırılmadığından mahkemece temyiz harç ve giderlerini yatırması için davacıya kesin süre tanıyan ihtaratlı davetiye çıkarıldığı, tutuklu olan davalıya ihtaratlı davetiyenin bizzat tebliğ edildiği ancak kesin süre içerisinde temyiz harç ve giderlerinin yatırılmadığı anlaşıldığından, davalı ...’ın temyiz talebinin reddine,2-Davacı ...’ın temyiz itirazları bakımından;4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi, tapu sicilinin aleniliği ve tapu siciline güven ilkelerinin yansımasının sonucu olarak, mülkiyet hakkı ya da başkaca bir aynî hak edinen kişinin, bu sicilin tutulması nedeniyle uğradığı zararın tazminine ilişkin olup, buna göre "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur”. Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince davalı sıfatı Hazinenin olup Tapu Müdürlüğünün davalı sıfatı bulunmadığından tapu müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumetten reddi gerekeceği hususu düşünülebilir ise de; Yüksek Hukuk Genel Kurulunun HGK'nın 2011/9-718 E. - 2012/36 K. sayılı kararında da değinildiği üzere, HMK’nın 124/4. maddesindeki,“Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” hükmü uyarınca, somut olayda, tapu müdürlüğünün davalı gösterilmesi ve tapu müdürlüğünün de Hazine vekili tarafından temsil edilmiş olmasının temsilcide yanılgı olarak değerlendirilmesi gereklidir. Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarına göre de, davacı, temsilcideki yanılmayı sonradan düzeltebilir. Temsilcide yanılmanın hukuki yaptırımı, hasımda yanılmada olduğu gibi, davanın reddi gibi ağır bir sonuç doğurmaz.Davanın niteliğine göre, husumetin Hazineye yöneltilmesi gerekirken, taraf sıfatı bulunmayan Tapu Müdürlüğü hasım gösterilmiştir. Dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin tapu müdürlüğü değil, Hazine olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın davalı olarak sadece tapu müdürlüğüne yöneltildiğinden söz edilemez. Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali vardır. Mahkemece temsilcide yanılma hali re'sen gözetilerek, davanın Hazineye yönlendirilmesi için davacı yana olanak verilmesi, Hazinenin delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.SONUÇ:1-Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle, davalı ...’ın temyiz isteminin REDDİNE,2-Yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer temyiz harcının istek halinde iadesine 15/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.