MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 13/12/2016 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacı ... vekili Av. ... geldi, diğer taraftan Hazine vekili Av. ... ile ihbar olunan ... geldi başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:K A R A R Davacı vekili, 18/12/2014 tarihli dava dilekçesi ile ....Konut Yapı Kooperatifi temsilcileri ...'ın 02/04/2004 tarihinde maliki bulundukları ... ili, ... ilçesi 46264 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde inşa edilmekte olan A Blok 2 nolu bağımsız bölümü davacıya 60.000,00.-TL bedel ile sattıklarını, satıştan bir süre sonra bir ihbar neticesinde Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü müfettişlerince yapılan inceleme sonucunda tapuda yapılan satış işleminin sahte olduğu, resmi satış işleminin kooperatif yetkililerince gerçekleştirilmediği, satış işleminin tapu çalışanlarının iştiraki ve bilgisi ile dublör olarak ifade edilebilecek gerçek dışı şahısların katılımı ile sahte olarak gerçekleştirildiğinin tespit edildiğini, dublör olarak kullanılan bu şahısların kooperatif yetkilisi sıfatıyla işlem yaptıklarını, bu inceleme sırasında mal sahiplerince atılması gereken imzaların bir kısmının doğrudan tapu memurlarınca taklit edilmek suretiyle atıldığının anlaşıldığını, böylece satıcı konumunda bulunan kooperatif yetkililerinin haberi ve fiili katılımı olmadan akde katılmış gibi gösterilmek suretiyle sahte işlemler yapıldığını ve bu işlemlerin doğrudan tapu memurlarının göz yumması ve ihmali ile sağlandığını, mağdur olan mülk sahibi kooperatif yetkililerinin ... Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2008/89 Esas sayılı dosya ile açmış bulundukları tapu iptali davasının lehlerine sonuçlandığını ve müvekkili adına olan tapu kaydı iptal edilerek davacılar adına tescil edildiğini, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün genelgelerine ve Tapu Sicil Tüzüğünün 13. maddesine aykırı davanmış olan memurların fiili nedeniyle Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 120.000,00.-TL'nin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, meydana gelen zararın tapu sicilinin tutulmasıyla doğrudan ilgisinin olmadığı gerekçesiyle davanının reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesine göre tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece, davacının zararının tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmadığı, dava dışı tapu maliklerinden.... tarafından aynı iddia ile açılan davada ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/13-2013/147 sayılı davanın reddi yolunda verilen kararın, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2015/2703-2016/1204 sayılı kararıyla "zararın 22.08.2001 tarihli gayrımenkul satış vaadi ve daire karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin geriye etkili olarak feshinden kaynaklandığı" gerekçesiyle onandığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir. Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından, ayın hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan, zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir. Anılan madde uyarınca Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluk niteliğinde olup, tapu siciline bağlı çıkarların ve mal varlığına ilişkin (ayni) hakların, yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi, bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen Devlet, sicillerdeki yanlış kayıtlardan doğan zararları ödemeyi de üstlenmektedir. Dayanaksız ya da hukukî duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamda düşünülmüştür.4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Bu sorumluluğa ilişkin olarak kusursuz sorumluluk/tehlike sorumluluğuna ilişkin kurallar uygulanacak olup, Devlet tapu sicilinin tutulmasından ileri gelecek bütün zararlardan asli olarak sorumludur. Bu sorumluluktan söz edebilmek için, tapu sicilinin tutulmasında görevli memurun hukuka aykırı bir işleminin ve bununla zarara neden olan sonuç arasında illiyet bağının varlığı gerekmekle birlikte, eylemin kusura dayanıp dayanmamasının bir önemi bulunmamakta, kusur yalnızca Devletin görevli memura rücu etmesi yönünden önem taşımaktadır. Bu madde ile düzenlenen Devletin kusursuz sorumluluğu, bir tehlike sorumluluğu niteliğinde (HGK 05.10.1955 gün ve 1955/4-58 Esas, 1955/64 Karar sayılı; 29.06.1977 gün ve 1977/4-845 Esas ve 1977/655 Karar sayılı; 24.09.2003 gün ve 2003/4-491 Esas ve 2003/487 Karar sayılı; 19.04.2006 gün ve 2006/4-113 Esas ve 2006/205 Karar sayılı; 09.05.2007 gün ve 2007/4-212 Esas, 2007/261 Karar sayılı kararları) olduğundan, tapu müdür ya da memurunun kusuru olsun olmasın, tapu sicilinin tutulmasında kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Tapu sicilinin tutulmasında kişi çıkarlarının korunması bakımından uyulması gereken kurallar tapu mevzuatı ile sınırlı olmayıp, bu mevzuat dışındaki hukuk kurallarına ve hukukun genel ilkelerine de uyulması gerekmektedir. Tapu müdür ya da memurlarının ihlal ettikleri hukuk kuralları ister genel olsun ister salt sicilin tutulmasıyla ilgili olsun her iki halde de ortaya çıkan sonuç tapu sicilinin hukuka aykırı tutulmuş olmasıdır (Dr. Lale Sirmen, Tapu Sicilinin Tutulmasından Doğan Zararlardan Devletin Sorumluluğu, ... 1976 Sh. 63 vd). Bu nedenle sicilin hukuka uygun tutulması kavramı tapu mevzuatına uygunlukla sınırlı bir kavram olmayıp, hukukun genel ilkelerine uygunlukta gerekmektedir. Bunun dışına çıkan her hukuka aykırı davranıştan Devletin sorumluluğu asıldır. Tüm bu açıklamalar sonucunda somut olaya bakıldığında; ... Kooperatifi adına tapuda kayıtlı 46264 ada 1 parsel sayılı taşınmazın A Blok 2 nolu bağımsız bölümünün, sahte belgeler ile ...' a satıldığının iddia edildiği, arsa sahibi kooperatif tarafından ... aleyhine açılan sahte satış iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil davasının ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/89-2009/105 sayılı kararı ile kabul edildiği, aynı taşınmaz hakkında başka bir bağımsız bölümü aynı şekilde satın alan kişilerin açmış olduğu tazminat davasının da ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/131-2013/98 sayılı kararı kabul edildiği ve Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2013/21530-2014/6389 sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği, davaya konu sahta satış işlemlerinin ... Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/124 sayılı dosyasında yargılamaya konu olduğu ve bir kısım sanıklar hakkında mahkumiyet, bir kısmı hakkında beraat kararları verildiği, hükmün henüz kesinleşmediği, aynı taşınmazın başka bağımsız bölümleri ile ilgili olarak; gerçek vekaletnameye dayalı satışların da bulunduğu, mahkemenin gerekçesinde sözettiği ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/89 sayılı dosyasının gerçek satışlarla ilgili olduğu, ancak sözleşme şartlarına uymama nedeniyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.Bu durumda mahkemece, gereğinde ... Ağır Ceza Mahkemesi dosyası da getirtilmek suretiyle, çekişmeli A Blok 2 nolu bağımsız bölümün sahte vekaletname ile satışa konu olup olmadığının araştırılması, tapu müdürlüğü görevlileri hakkında mahkumiyet kararları bulunup bulunmadığının belirlenmesi, buna göre, davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülerek, zararla tapu sicilinin tutulması arasında illiyet bağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle, duruşma günü yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 1.350.-TL vekalet ücretinin davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 13.12.2016 günü oybirliğiyle karar verildi.