MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı Hazine vekili 07/08/2014 havale tarihli dilekçesiyle; ... ilçesi, ... köyünde bulunan 167, 348, 363, 652, 1022, 1060, 1081, 1107 ve 1195 parsel sayılı taşınmazların dava dışı ... adına kayıtlı iken, ...’un dava dışı ...’a yalnızca intikal işlemi için (satış yetkisi içermeyen) ... Büyükelçiliğinin 08/02/1999 tarih ve 52 sayılı Umumi vekaleti vermesine rağmen yetkisiz şekilde satış işlemlerinin yapıldığı gerekçesiyle, ... tarafından açılan dava nedeniyle, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 02/12/2011 tarih ve 2009/641 – 2011/498 sayılı kesinleşmiş kararı ile dava dışı ...’a 12/10/2012 tarihinde 150.000,00.-TL ödeme yapıldığını ve usulsüz şekilde intikal-satış işlemlerinin yapılmasında davalıların sorumlu olduğu belirtilerek şimdilik 150.000,00.-TL maddi tazminatın ödeme tarihi olan 12/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsili isteğiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne ve 150.000,00.-TL maddi tazminatın, 12/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca hükmen ödenen tazminatın davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli olmadığı gibi karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; Türk Borçlar Kanununun 61 ve 62. maddelerinde düzenlenmiş bulunan müteselsil sorumluk kuralları, birden çok kişinin birlikte bir zarara yol açmaları veya aynı zarardan dolayı sorumlu olmaları durumuna ilişkin olup, zarara yol açanlar ile zarar gören arasındaki ilişkinin düzenlenmesine yöneliktir. Eldeki davada, zarar görene TMK'nın 1007. maddesine göre ödenen tazminatın zarar verenlerden rücu yoluyla istendiğine göre zarar gören ile zarar verenler arasında teselsülden söz edilemez. Şu halde, davalıların zarardan müteselsilen sorumlu tutulmaları doğru olmamıştır.O halde dava, TMK'nın 1007. maddesine dayanılarak açılan rücu davası olduğuna ve rücu davasında sorumlular arasında teselsül hükümleri uygulanamaz ilkesi bulunmasına göre, öncelikle davaya konu zararın meydana gelmesinde davalıların kusurlu olup olmadıkları konusunda ehil bilirkişiden rapor alınması, kusurlu bulunmaları halinde kusur oranlarının tespit edilerek sonucuna göre zararın kusur oranları doğrultusunda davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekirken, belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 12/12/2016 günüde oybirliğiyle karar verildi.