Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11984 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 4384 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARAR Davacılar vekili 11/10/2011 harç tarihli dilekçesiyle, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05/11/1999 tarih ve 1998/619 – 199/630 sayılı ve 10/07/2000 tarihinde kesinleşmiş kararıyla; ... mevkiinde bulunan ve toplamda 16.340,00 m² yüzölçümünde olan taşınmazın TMK’nun 713. maddesine göre müvekkilleri adına tesciline karar verildiğini, ancak tescil davası devam ederken taşınmazın 9998 parsel sayısı ile Hazine adına idari yoldan tescil edildiği ve daha sonra 46119 ada 1, 46120 ada 1, 46122 ada 1, 46123 ada 1 ve 46125 ada 1 sayılı imar parsellerine şuyulandırılması nedeniyle mahkeme kararının infazının yapılmadığı, müvekkilleri tarafından tapu iptal ve tescil isteğiyle adli yargıda, parselasyon planının değişikliği için idari yargıda açılan davaların reddedilmesi nedeniyle tescile yönelik başvurabilecek hukuki bir yolun kalmadığını beyanla, müvekkillerinin kesinleşmiş mahkeme kararına dayalı mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek, toplamda 16.340,00 m² yüzölçümünde olan taşınmazın dava tarihindeki değerinin şimdilik 10.000,00-TL kısmının dava tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalı Hazineden tahsili isteğiyle dava açmıştır. Daha sonra 26/07/2013 havale tarihli harçlı ıslah dilekçesiyle tazminat isteğini toplamda 3.954.280,00-TL’ye yükseltmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne ve 3.954.280,00-TL maddi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Tazminat isteğine dayanak taşınmaz hakkında; davacılar ... ve ... vekili tarafından 07/09/1995 tarihinde açılan tescil davası sonunda, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 05/11/1999 tarih ve 1998/619 – 1999/630 sayılı kararıyla davayı kabul etmiş ve bilirkişi krokisinde gösterilen 16.340,00 m² yüzölçümündeki taşınmazın davacılar adına tapuya tesciline karar vermiştir. Anılan bu karar Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 08/06/2000 tarih ve 2000/4349 – 4926 sayılı kararıyla onanarak 10/07/2000 tarihinde kesinleşmiştir. Yargılama sırasında yapılan imar uygulaması nedeniyle kesinleşmiş mahkeme kararının infazının yapılmaması nedeniyle yine davacılar ... ve ... vekili tarafından 11/09/2000 tarihinde, tescile konu yer üzerinde imar ile oluşan 46119 ada 1, 46120 ada 1, 46122 ada 1, 46123 ada 1 ve 46125 ada 1 sayılı parsellerin davalılar ... ve Hazine adına olan tapu kayıtlarının iptali istemiyle açılan dava sonucunda, ... 17. Asliye Hukuk Mahkemesi 25/12/2003 tarih ve 2003/841 – 1021 sayılı kararıyla; Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 01/05/2003 gün ve 2003/4509 – 5308 sayılı kararında belirttiği, “... Çekişmeli yeri de kapsayan imar şuyulandırma işleminin 13/12/1996 tarih ve 202/211 sayılı karar ile tasdik edildiği, 16/02/1996 tarih ve 22556 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 1 aylık süresi içerisinde yapılan itirazlar 25/04/1996 tarih ve 484/547 sayılı karar ile kesinleştiği anlaşılmaktadır. İdari bir işlem olan imar şuyulandırması ayakta durduğu, başka bir deyişle hukuksal varlığını koruduğu sürece imar uygulamasından önceki hakka dayanılarak iptal ve tescil istenilemez. Hal böyle olunca, bu gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken…” şeklinde ifade edilen kesin yargı içeren bozma kararına uyarak bozma kararındaki gerekçeler ile davanın reddine karar verilmiş ve anılan karar 10/02/2004 tarihinde kesinleşmiştir. Yine davacılar ... ve ... vekili tarafından ... Belediyesine yaptıkları başvurunun 22/01/2004 tarih ve 456 sayılı cevapla reddedildiği gerekçesiyle, 11/02/2004 tarihinde 16/02/1996 tarih ve 202/211 sayılı imar planın kısmen iptali ile 46123 ada 1, 46105 ada 2, 46683 ada 2 sayılı parsellerdi Hazine payının müvekkiller adına tescil istemiyle açılan dava sonunda; ... 1. İdare Mahkemesince 31/12/2004 tarih ve 2004/374 – 1853 sayılı kararla; “… ilgililerin parselasyon plan değişikliği istemleri 3194 sayılı Kanunun 19. Maddesi uyarınca Belediye encümenince incelenerek karara bağlanması gerekirken, davalı Belediye Başkanlığı işlemi ile reddedilmesine ilişkin dava konusu işlemlerde yetki yönünden hukuka uyarlılık görülmemiştir…” denilerek iptaline karar verilmiş, hüküm temyiz üzerine Danıştan 6. Dairesinin 19/11/2007 tarih ve 2005/6274 – 2007/6636 sayılı kararıyla onanmıştır. Bu sırada davacı vekilinin Belediye Encümenine yapılan başvurunun reddine dair kararın 10/01/2005 tarihinde kendilerine tebliğ edildiğinden bahisle 12/01/2005 tarihinde, 46123 ada 1, 46105 ada 2 ve 46683 ada 2 sayılı parsellerdeki Hazine payının parselasyon plan tadilatı yapılmak suretiyle müvekkillerinin adına tescilinin gerektiği belirtilerek, ... Belediye Encümeninin 22/12/2004 tarih ve 799/898 sayılı kararının iptaline karar verilmesi istemiyle açılan dava sonunda; ... 9. İdare Mahkemesince, 13/04/2007 tarih 2005/48 – 2007/606 sayılı kararla; “… Hazine adına tescilli olduğu anlaşılan arazilerin encümen kararı ile davacılar adına tescil edilmesi mümkün olmadığı gibi parselasyon planının malikler hanesinde düzeltme yapılması da mümkün olmadığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır…” denilerek davanın reddine karar verilmiş, temyiz üzerine, Danıştay 6. Dairesince 17/06/2009 tarih 2007/6717 – 2009/7321 sayılı kararıyla, davanın 60 günlük süre içinde açılmaması nedeniyle süreşamı nedeniyle reddedilmesi gerektiği ancak idaresi mahkemesi kararı sonucu itibariyle doğru olduğu belirtilerek idare mahkemesi kararı onanmış ve anılan İdare Mahkemesi kararı 30/12/2011 tarihinde kesinleşmiştir.Mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; öncelikle eldeki davadaki tazminat veya alacak isteminin TMK’nın 1007. maddesinden doğduğu kabul edilemez. Zira, davacı tarafından hükmen elde edilmiş bir mülkiyet hakkı var ise de, bu hak tapu siciline imar ve yargı kararları nedeniyle tescil edilememiştir. Dolaysıyla davacı adına oluşan bir tapu sicili bulunmadığından TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin tutulmasından doğan bir zarardan söz etme olanağı bulunmamaktadır. Somut olayda, davacılar ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05/11/1999 tarih ve 1998/619 – 1999/630 sayılı kararıyla mülkiyet hakkı elde etmiştir. Ancak bu hak az yukarıda belirtildiği gibi mahkeme kararından önce yörede yapılan imar uygulaması ve bu imar uygulamasının iptali, yine tapu iptal ve tescil istemli olarak açılan davaların yargı kararlarıyla reddedilmesi nedenleriyle davacıların hükmen elde ettiği bu mülkiyet hakkı tapuya tescil edilememiştir. Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden, davacının hükmen elde ettiği mülkiyete konu taşınmazların 1996 yılında yapılan imar uygulaması ile hisseli olarak davalı Hazine ve dava dışı ... Belediyesi adına tapuya tescil edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı Hazine ve dava dışı ... Belediyesinin davacılar aleyhine sebepsiz zenginleştiği tartışmasızdır. Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının geçerli (haklı) bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalması (zenginleşmesi) demektir. Sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talep edilebilmesi için borçlunun mal varlığından bir başkasının aleyhine olarak bir zenginleşme meydana gelmeli, zenginleşme ve zenginleştirici olay arasında illiyet bağı bulunmalı ve zenginleşme haklı bir sebebe dayanmamalıdır. O halde Mahkemece yapılacak iş; davaya konu taşınmazların ilk tapuya tescil edildiği tarihten itibaren tedavülü tüm örnekleri ve sonrasında satış varsa resmi akit tabloları getirtilerek davacıların 10/07/2000 tarihinde mülkiyet hakkı kazandığı taşınmazların dava tarihi itibariyle ulaşacağı alım gücünün ne olabileceği denkleştirici adalet ilkelerine uygun olacak şekilde uzman bilirkişiler heyetine hesaplattırılmalı ve sebepsiz zenginleşme miktarından Hazinenin taşınmazlarda ilk tapuya tescil tarihinde elde ettiği hisse kadar sorumlu olacağı (Hazinenin ilk imar çalışması ile elde ettiği hisseler sonradan yine imar veya başka bir yolla bedelsiz olarak Hazinenin mülkiyetinden çıkmış ise, bu kısımlardan da Hazinenin sorumlu olmayacağı da) gözetilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde sebepsiz zenginleşme alacağının tümünden Hazinenin sorumlu tutulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 12/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.