Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 119 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 14342 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki, tapu kaydının beyanlar hanesine kullanıma ilişkin şerh yazılması istemi içeren davanın yapılan yargılaması sonunda kurulan 06.11.2011 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı gerçek kişiler tarafından istenilmekle, tayin olunan 26.06.2012 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ... ve diğerleri vekili Avukat ... ile diğer taraftan Hazine vekili Avukat ...geldi geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü: K A R A RDavacı gerçek kişiler tapuda 6831 sayıl Kanunun 2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınrılar dışına çıkarılan yer niteliğiyle Hazine adına kayıtlı olan ...,... Mahallesi 2403 ada 54 ve 74 sayılı parsellerin aynı yer 202 sayılı parselden bölündüğü, bu parselin ortak murisleri...'e ait olduğu, kadastro tesbiti sırasında ortak murisleri ...kullanımında olduğunun beyanlara yazıldığı, murisleri ölmeden önce bu taşınmazın belli bölümlerini ... ile...verdiği,...'in ölümüyle ona ait yerin mirasçısı ...'e kaldığı, güncelleme sırasında bu yerlerle ilgili ecrimisil kayıtları bulunmadığından kullanımlarının beyanlar hanesine yazılmadığı, parsellerin kullanımlarında olduğunun tapu kayıtlarının beyanlar hanesine yazılması istemiyle dava açmışlardır. Mahkemece, taşınmaz üzerinde davacılara ait zirai muhdesat ya da ev bulunmadığı, kendi kullanımlarında olduğunun beyanlara yazılmasını istemekte üstün bir haklarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş, hüküm davacı gerçek kişiler tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya ve dosya kapsamına göre dava, 6831 sayılı Kanunun 2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan ve bu niteliğiyle tapuda kayıtlı olan taşınmazın tapunun beyanlar hanesine zilyetlik şerhi yazılmasına ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 1949 yılında yapılıp kesinleşen orman tahditi bulunmaktadır. Daha sonra 1986 yılında yapılıp kesinleşen 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B uygulaması vardır. Kesinleşen orman alanları, 07.03.1950 tarih ve ... sıra numaralı sicilde,...., ... ve...Devlet Ormanı adıyla tapuya kayıt edilmiştir. 1955 yılında yapılan genel kadastroda... ... Mevkii 202 parsel sayılı 463.200,00 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, Şubat 1954 tarih ve .. sıra numaralı tapu kaydı ile 1/2'şer payla ...ve...r adına tesbit edilmiş, 08/05/2013 Hazine ile... ve arkadaşları tarafından.... ve ... aleyhine açılan dava sonunda, ...Tapulama Mahkemesinin 16.12.1969 gün ve 1956/484-307 sayılı, çekişmeli 202 sayılı parselin kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içinde kaldığından, tesbitinin iptaline ve 766 sayılı Kanunun 46. maddesi gereğince orman olarak kayıtlarının kütüğe olduğu gibi aktarılmasına ilişin kararı, Yargıtay 7. Hukuk Dairesince onandıktan sonra 31.12.1971 tarihinde kesinleşmiştir..... Genel Müdürlüğü tarafından davalı sıfatıyla ...... ve Hazine aleyhine 202 sayılı parselin 2942 sayılı Kanunun 19. maddesi gereği adına tescili için açtığı davanın kabulüne ilişkin,... 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.2.1990 gün ve 1989/1336-126 sayılı kararının, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 18.09.1990 gün ve 10100 - 2417 7 saylı kararı ile, yerel mahkeme kararın parselin tapu kaydının iptaline şeklindeki bölümü çıkarılıp, kamulaştırılan 25122 m2 bölümünün tapu kaydının iptaline şeklinde düzeltilerek onanmasından sonra, kamulaştırma haritası kapsamındaki bölümleri ifrazen Hazine adına tapuya kayıt edildikten sonra D.S.İ. Genel Müdürlüğü adına kayıt edilmiş, 202 sayılı parselin 6831 sayılı Kanunun 2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan bölümünde 5831 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanuna eklenen ek-4 madde hükmüne göre kadastro yapılmış, bu işlemde çekişmeli 2403 ada 54 ve 74 sayılı parsellerin Hazine adına tesbitleri itirazsız kesinleşerek Hazine adına tapuya kayıt edilmiştir. Mahkemece, davacı gerçek kişilerin çekişmeli parsel üzerinde, 3402 sayılı Kanunun 19. maddesi hükmüne göre yazılması gereken muhdesat ya da ev bulunmadığı gibi, parselin kullanımlarında olduğunun tapunun beyanlar hanesine şerh yazılmasında hukuki yararları bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; 6831 sayılı Orman Kanununun 1744 sayılı Kanun ile değişik 2, 2896 ve 3302 sayılı kanunlar ile değişik 2/B maddesi gereğince, nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline karar verilen Devlet Ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin usûl ve esasların belirlenmesi amacıyla düzenlenen, 19/04/2012 tarihli ve 6292 sayılı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun ”, 26/04/2012 tarihli ve 28275 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak, aynı tarihte yürürlüğe girmiş ve aynı Kanunla 17/10/1983 tarihli ve 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun ile 16/02/1995 tarihli ve 4070 sayılı Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmış, 6831 sayılı Kanunun bazı maddelerinde de değişiklikler yapılmıştır. Bu cümleden Kanunun 3. maddesinin birinci fıkrası, 6. maddesinin 2. ve 3 fıkraları gereğince, kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içindeyken nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin hak sahiplerine rayiç bedeli üzerinden satışı gündeme geleceğinden, tapunun beyanlar hanesine kullanıma ilişkin şerh yazılmasında hak sahibi olduğunu iddia eden kişilerin hukuki yararı bulunduğundan, hukuki yarar bulunmadığına değinen mahkeme gerekçesi yerinde değildir. 5831 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanauna eklenen EK 4/1. madde gereğince “ 6831 sayılı Orman Kanununun 20/06/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2'nci maddesi ile 23/9/1983 tarihli ve 2896 sayılı, 05/06/1986 tarihli ve 3302 sayılı Kanunlarla değişik 2'nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle, bu Kanunun 11'inci maddesinde belirtilen askı ilânı hariç diğer ilânlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil…” edilir.Kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içindeyken kesinleşmiş 2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı halde, Ek-4 madde uygulaması yapılmayan yerler için, idareyi uygulama yapmaya zorlamaya yönelik olarak adli yargıda dava açılamaz. Ancak, kesinleşmiş 2/B uygulaması ile Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazlarda, 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanun ile eklenen Ek-4 madde hükmüne kadastrosunun ya da güncelleme çalışmasının yapılması halinde, kanunun açık emrine rağmen, kullanım kadastrosu ya da güncelleme çalışmaları sırasında fiilî kullanım durumlarına uyulmaması halinde, sınırların ve miktarların düzeltilmesi istemiyle dava açmakta hukuki yarar vardır. Güncelleme çalışmaları sırasında 3402 sayılı Kanunun 11. maddesine göre yapılan 30 günlük askı süresi içinde kadastro mahkemesine, 30 günlük askıdan sonra 10 yıllık sürede ise genel mahkemelerde açılacak davalarda, taşınmazın tamamı ya da bir bölümünün kendi kullanımında olduğu ileri sürülebilecektir. Dava dışı 2403 ada 75 sayılı parselin ... ve ... kullanımında olduğu beyanlara yazılarak Hazine adına tesbitine, Hazine tarafından beyanlar hanesindeki şerhin silinmesi istemiyle açılan davanın, dava edilen parselin tarım alanı olarak davalılar tarafından ortakçı vasıtasıyla ziraatta kullanıldığının belirlendiği gerekçesiyle reddine ilişkin, kadastro mahkemesinin 27.09.2011 gün ve 2010/87-35 sayılı kararı, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 16.04.2012 gün ve 2011/17251-5801 sayılı kararı ile onandıktan sonra kesinleştiği anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılan keşifte bilgisine başvurulan yerel bilirkişi Koçak bağır ve tanıkları ... ve ... parselin davacıların murisi...'ten geldiği, önce onun sonrada davacılar tarafından ortakçı vasıtasıyla enginar ekilerek ziraat edildiği bildirilmiş, ziraat uzmanı ve orman bilirkişi ise taşınmazın kesinleşmiş orman kadastro sınırları içindeyken yine kesinleşmiş 2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, %1-2 eğimli tarla olduğu, enginar yetiştirmekte kullanılan tarla olduğu bildirmişse de, taşınmazın ne zamandan beri, ne şekilde kullanıldığı, bu kullanımın taşınmazın ekonomik amacına uygun olup olmadığı konusunda yeterli inceleme yapılmamıştır. Açıklanan hususlar gözetilerek toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre göre davacı iddiası doğrultusunda tarafın delillerinin toplanması, bu cümleden 202 sayılı parsele uygulanan tapu kayıtları getirtilip, 202 sayılı parsel ile çekişmeli parsellerin ilgisi saptanarak, çekişmeli parsellerin davacıların kullanımında olup olmadığı, kullanımları varsa şekli ve süresi ve bu kullanım şeklinin hukukça korunmaya değer olup olmadığı hususlarında araştırma, inceleme ve keşif yapılması, ziraat uzmanı bilirkişi ve fen elemanı bilirkişiden bilimsel verileri içeren detaylı rapor alınması, bu konularda yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına başvurulması, 26/04/2012 tarihli ve 28275 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak, aynı tarihte yürürlüğe giren,19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunun 7/b. maddesi hükmü çerçevesinde de değerlendirme yapılarak ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı gerçek kişilerin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre taktir edilen 900,00.- TL avukatlık ücretinin davalı Hazineden alınarak davacı tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine, 22.01.2013 günü oybirliğiyle karar verildi.