Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11888 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 8013 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı vekili 11/06/2008 tarihli dava dilekçesi ile davacının ... mahallesi İyiler sokağı ada: 84 parsel: 7' de kayıtlı 214 m² kargir evi ...'dan satın aldığını, satın aldığı tarihten itibaren malik sıfatıyla zilyedi olduğunu, .. Belediye Başkanlığının imar uygulaması yaparak müvekkiline 1/2 hisse verildiğini, diğer 1/2 hissesinin de ...'a verildiğini, hisseler nedeniyle yeni oluşan ...mahallesi 6099 ada, 1 parsel sayılı taşınmazdan 6420/17642 hisse 6136 ada, 1 parselden de 229/99726 hisse verildiğini, ...'ın hissesini ... Belediyesine devrettiğini, belediye yıkım ekiplerince müvekkiline ait evin Mayıs 2008 tarihinde yıkılması nedeniyle bilgi sahibi olduğunu, Tapu Sicil Müdürlüğüne gidildiğinde satış işleminin yanlış yapıldığı, müvekkili hissesinin 1/2'sinin ...'a ait olduğunun söylediğini, müvekkilinin tapu sicildeki aleniyet ve güven ilkesi gereği tamamı ... adına kayıtlı olduğuna güvenerek satın aldığını, belediyece yapılan imar uygulaması sonucu 150 m² taşınmazın tapu sicil memurunun kusuru nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, bundan azami sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ait hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin uğramış olduğu 8.000.00 TL zararın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini mahkememizden talep ve dava etmiştir.Mahkemece, davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiş, davacının temyizi üzerine Yargıtay 4 Hukuk Dairesinin 13.04.2009 tarih, 2009/3686-5444 sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “....Davacı tapuda tamamına sahip olduğu 84 ada 7 parsel sayılı taşınmazın imar uygulaması sırasında 1/2 pay sahibiymiş gibi işlem yapılmak suretiyle yeni oluşturulan imar parselinde kendisine eksik pay verildiği iddiası ile eksilen payı için maddi tazminat istemektedir. Davacı imar uygulaması sırasında taşınmazdaki payının 1/2 olarak kabul edilmesinin tapu idaresince imar uygulamasına esas alınmak üzere düzenlenmiş olan kayıtlardaki hatadan kaynaklandığını iddia etmektedir. O halde imar uygulamasına ilişkin işlemler incelenerek davacının payına ilişkin yanlışlığın tapu sicil müdürlüğünden mi yoksa belediye imar uygulamasındaki bir hatadan mı kaynaklandığı belirlenmeli ve onun sonucuna göre karar verilmelidir. Yerel mahkemece, açıklanan yönler üzerinde durulmadan eksik inceleme ve yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. ...” denilmiştir.Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu;ıslah talebinin bozma ilamından sonra yapılmayacağ gerekçesi ile reddine,davanın kabulü ile 8000,00 TL’nin dava tarihi olan 11.06.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal aizi ile birlikte davacıya verilmesine karar verilmiş, hükmün davalı Hazinece temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 28/05/2013 tarih, 2013/4092-10926 sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; "... Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre; davacının dava konusu taşınmazı satın aldığı ... taşınmazda 1/2 oranında hisse sahibi olduğu halde Tapu Müdürlüğünce düzenlenen resmi senette davacıya taşınmazın tamamının satıldığı, daha sonra yapılan imar uygulamaları sırasında bu durumun ortaya çıktığı anlaşılmıştır.4721 sayılı TMK'nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007.maddesi ''Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.'' hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu sicil müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece, Devletin memuruna rücuu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır. Bu nedenle, somut olayda 4721 sayılı Kanununun 1007.maddesi uyarınca Tapu Sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan sorumluluk şartlarının oluştuğu anlaşıldığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; dava konusu taşınmaz mal arsa niteliğinde olup, arsaların bedelinin değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur.Bu itibarla, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerekir. Bilirkişi raporlarında bu yönteme uyulmadan değer biçilmiştir. Bu durumda taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre taşınmazın m2 birim bedelinin tespiti ile fazla gösterilen alanın bedelinin belirlenmesi için yeniden oluşturulacak bilirkişi kuruluyla keşif yapılarak rapor alınması ve dava konusu taşınmaz ile emsallerin Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Taktir Komisyonunca resen belirlenen emlak vergisine esas değerleri getirtilerek raporun denetlenmesi gerektiği düşünülmeden soyut ifadelerle değer biçen bilirkişi kurulu raporuna göre hüküm kurulması, doğru görülmemiştir.” denilmiştir.Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu; ıslah talebinin bozma ilamından sonra yapılamayacağı gerekçesi ile reddine, davanın kabulü ile 8000,00 TL’nin dava tarihi olan 11.06.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007.maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak, zararın oluştuğu tarih esas alınarak ve Yargıtay bozma ilamından sonra yapılan ıslah talebi reddedilerek hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 08/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.