MAHKEMESİ :Kadastro MahkemesiTaraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi, temlik alan ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 06/12/2016 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ... vekili Av. ... ile Hazine vekili Av. ...geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü: K A R A RDavacı vekili, asliye hukuk mahkemesine verdiği 11.03.2003 tarihli dilekçesinde sınırlarını bildirdiği, .... köyü, Kördere mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, 50 yıla varan eklemeli kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunu belirterek Medeni Kanunun 713. maddesine göre davacı adına tescilini istemiştir. Mahkemece, 22.09.2004 tarihli kararla davanın kabulüne, 1084 m2 yüzölçümlü taşınmazın davacı adına tesciline karar verilmişse de; karar tebliğ edilmeden önce, kadastro müdürlüğünün 11.12.2007 sayılı yazısıyla, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde kadastro çalışması yapıldığı ve taşınmaza 04.12.2007 tarihinde 172 ada 74 ve 82 parsel numarası ile tutanak düzenlendiğinin bildirilmesi üzerine, mahkemece 24.12.2007 tarihli ek kararla davanın görev nedeniyle reddine karar verilmiş, ek karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle bozulmuştur. Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 23.06.2009 gün ve 8660-10576 sayılı bozma kararı özetle; "Bir taşınmaz hakkında kadastro tesbit tutanağı düzenlendiği tarihte genel mahkemelerin görevi sona erer (3402 sayılı Kanun m. 5-10,25,26,27) ve genel mahkemede görülen mülkiyete ilişkin davalar kadastro tesbitine itiraza dönüşür. Mahkemece bu husus gözetilerek, dava dilekçesinin görev yönünden reddine ve dava dosyasının kadastro mahkemesine aktarılmasına karar verilmiş ise de görevsizlik kararı 24.12.2007 tarihli ek kararla verilmiştir. HUMK'nın 389-390. maddeleri gereğince hakim hükmünü vermekle o davadan el çekmiş olduğundan, önceki hüküm taraflardan birinin temyizi üzerine bozulmadıkça, davaya yeniden bakamaz, verdiği kararı değiştiremez. Somut olayda, önce tescil istemine ilişkin davanın kabulüne karar verildiği halde, sonradan taşınmazlara kadastro tespit tutanağı düzenlendiği farkedilerek ek kararla görevsizlik kararı verilmesinin isabetsiz olduğu " açıklanarak, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 24.12.2007 tarihli ek kararın kaldırılmasına, 22.09.2004 tarihli hükmün bozulmasına, bozma nedenine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına karar verilmiş, bozma kararı üzerine 2009/326 Esas numarasını alan dosya hakkında asliye hukuk mahkemesinin 23.12.2009 günlü kararıyla yeniden görevsizlik kararı verilerek dosya kadastro mahkemesine aktarılmış, kadastro mahkemesince davanın kabulüne, 172 ada 74 parsel sayılı taşınmazın havuzlu otel ve bahçe niteliği ile ( 968,45 m2), 172 ada 82 parsel sayılı taşınmazın bahçe niteliği ile (113.48 m2) davacı ... adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm taşınmazları davacıdan temlik alan ... vekili ile davalı ... ve Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Dava kadastro tespitine itiraza ilişkindir.Yörede 1942 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu; 07.06.2002 tarihinde ilan edilerek kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulaması vardır. 1) Çekişmeli taşınmazı temlik alan ... vekili Av....'ın temyiz itirazları bakımından; Temlik alan vekili, temlik nedeniyle davacı sıfatı almaları gerekirken, mahkemece ara kararla bu talebin reddine karar verilmesinin 3402 sayılı Kadastro Kanununun 26. ve 40. maddelerine aykırı olduğunu bildirerek hükmü temyiz etmiştir. Dosyaya sunulan ... 3. Noterliğince düzenlenen 24.10.2012 gün ve 9570 yevmiye sayılı temliknamede; temlik eden davacı ..., temlik alan ...; yine ... 3. Noterliğince düzenlenen 24.06.2015 gün 3773 yevmiye sayılı temliknamede temlik eden ..., temlik alan ... olarak görünmektedir. 1. temliknameye dayanılarak, ... tarafından mahkemeye, HUMK 125. md. gereğince davacı sıfatı alma talebiyle sunulan 02.05.2013 tarihli dilekçe, mahkemece 01.10.2013 tarihli celse, müdahale talebi olarak değerlendirilerek reddedilmiş, daha sonra bu ara karardan sarfinazar edilerek, dilekçenin harçlandırılması için süre verilmiş, 26.05.2015 tarihli celsede bu kez verilen süre içinde harçlandırılmadığından talebin reddine karar verilmiştir. Bu kez 2. temliknameye dayanılarak ... vekili Av. ... tarafından aynı istemle 28.09.2015 tarihli dilekçe verilmiş, mahkemece, 12.01.2016 tarihli son celsede 3402 sayılı Kanunun 40. maddesinin tapulu taşınmazlarla ilgili olduğu, dava konusu taşınmazın temlik tarihi itibarıyla tapusuz olduğu gerekçesiyle talep reddedilmiştir. 3402 sayılı Kanunun zaman bakımından görev ve yetki başlıklı 26. maddesinin D fıkrası;“…kadastro mahkemelerine dava açıldıktan sonra, tesbitten önceki haklara dayanarak, asli müdahil olarak katılanların iddialarına dair uyuşmazlıkları inceler ve karara bağlar.”; 26/3. maddesi ise kadastro mahkemesinde görülmekte olan bir dava konusu taşınmaz mal, 40. madde uyarınca başkasına devredildiği takdirde, davaya devralan devam eder.” hükmünü içermektedir. 40. madde ise tapulu taşınmazlarla ilgilidir. Somut olayda; çekişmeli taşınmazların kadastro tespiti 2007 yılında yapılmış olup; her iki temlik de kadastro tespitinden sonra doğan hakka ilişkin olduğundan, 26/D. maddesine göre kadastro mahkemesindeki davaya müdahale olunamayacağı gibi, tapusuz taşınmaz olduğundan 26/3 ve 40. madde hükümlerinin de uygulanamayacağı, ancak temlik alanın genel mahkemede dava açma hakkının olduğu gözönünde bulundurularak mahkemece, temlik alanın karar başlığında gösterilmesi ve talebi bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekmektedir. 2) Davalı ... ve Hazine vekilinin temyiz itirazları bakımından; mahkemece, çekişmeli taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu ve kazandırıcı zamanaşımı yolu ile taşınmaz edinme koşullarının davacı yararına gerçekleştiği gerekçesiyle hüküm kurulmuş ise de yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; bozma kararı öncesinde alınan bilirkişi raporları hükme esas alınmak suretiyle karar verilmiştir. Orman bilirkişi raporunda, taşınmazın 1942 yılında kesinleşen orman sınırı dışında kaldığı bildirilmiş ise de çekişmeli taşınmazları ilgilendiren 2094-2095-2096 numaralı OS noktaları ile kadastro paftasının çakıştırılarak, çekişmeli taşınmazlar ile komşularının birarada gösterildiği bir uygulama bulunmamaktadır. Bunun yanısıra davanın öncesi tescil davası olduğuna göre, zilyedlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı bilirkişi ve tanık sözleri yanında; resmi belge niteliğindeki memleket haritası ve hava fotoğraflarına göre belirlenmelidir ki bu şekilde bir araştırma da yapılmamıştır. Bu nedenle mahkemece, bir fen elemanı, bir ziraat uzmanı, bir orman bilirkişi vasıtasıyla yeniden yapılacak keşifte, tüm komşu parsellere ait kadastro tespit tutanakları, en eski tarihli ve bunun yanısıra dava tarihinden 20 yıl öncesine ait memleket haritaları ve bu haritaların yapımına esas alınan hava fotoğrafları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler dava konusu taşınmazlar ile çevresine uygulanıp, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar steroskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazların niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü belirlenmeli, 1942 yılında kesinleşen orman kadastro haritası ile kadastro paftası birbiri üzerine aplike edilmeli, çevrede bulunan 10-12 adet orman sınır noktasına göre çekişmeli taşınmazların konumu, orman sınırı içinde kalıp kalmadığı belirlenmeli, orman sayılmayan ve orman sınırının da dışında olduğu anlaşılan taşınmazın zilyedliğe konu olup olmadığı, üzerindeki bitki örtüsü ve kullanım şeklinin ne olduğu, tasarruf sınırlarının belirgin olup olmadığı 1980'li yıllara ait memleket haritası ve hava fotoğraflarındaki konumundan tespit ettirilmeli, ziraat uzmanından üzerindeki bitki örtüsü, zilyedlikle kazanılacak yer olup olmadığı konusunda rapor alınmalı, bu şekilde elde edilecek delillerin değerlendirilmesi suretiyle karar verilmelidir. Eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun değildir. Kabule göre de; davanın tescil davası olarak açıldığı, davalı idareler davada yasal hasım olduğu halde, aleyhlerine 1500.-TL vekalet ücreti ve yargılama gideri yüklenmesine karar verilmesi de doğru değildir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; hükme yöneltilen tüm temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle duruşma gününde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 1.350.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı Hazine ve temlik alan ... vekiline verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 06/12/2016 günü oybirliğiyle karar verildi.