Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11749 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11190 - Esas Yıl 2015





Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı .... ve davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı ... ..., S....köyünde 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan orman kadastrosunun kısmî ilâna çıkartıldığını, ancak, dava dilekçesinde gösterilen alanların orman sayılan yerlerden olduğu halde, orman sınırları dışında bırakıldığını belirterek; bu alanların orman sınırları içine alınması ve orman niteliğiyle adına tescili isteğiyle, ... ve köy tüzel kişiliğine husumet yönelterek dava açmıştır. Daha sonra yapılan kültür arazilerinin kadastrosu sırasında dava konusu taşınmazların tespit tutanakları düzenlenerek kesinleştirilmiş; mahkemece hakkında ayırma kararı verilen, 151 ada 52 parsel sayılı 2249,46 m² yüzölçümündeki taşınmaz ve diğer dava konusu parsellere ait kadastro tutanakları davalı hale getirilmiş; asıl dava dosyası olan 2008/21 E. sayılı dosyada tespit malikleri davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra 151 ada 52 sayılı parsele ilişkin dava tefrik edilerek mahkemenin işbu esasına kaydedilmiş, yargılama sonucunda davanın reddine, 151 ada 52 sayılı parselin davalı adına tespit gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı .... ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, 06/08/2008 - 05/09/2008 tarihleri arasında ilân edilmiş ve çekişmeli parsel orman alanı dışında bırakılmıştır.Mahkemece, dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu ve davalı kişi yararına zilyetlikle kazanma koşulları oluştuğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm vermeye yeterli değildir.Dosya içinde mevcut ve orman bilirkişisi tarafından düzenlenen 26.05.2014 havale tarihli raporda taşınmazın eski tarihli belgelerde meşe orman ağaçları ile kaplı alanda kaldığı ve orman sayılan yerlerden olduğu belirtilmiştir. Mahkemece, orman bilirkişi raporunun yeterli ve kanaat verici olmadığı sonucuna ulaşılması halinde yeniden inceleme ve araştırma yapılıp, farklı bir orman bilirkişisinden rapor alınarak oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, böyle bir inceleme ve araştırma yapılmaksızın mevcut bilirkişi raporunun aksi yönünde hüküm oluşturulması doğru olmamıştır. Gerçekten de, alınan orman bilirkişi raporu dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğunu belirleme noktasında yeterli değildir. Raporda, 1954 tarihli hava fotoğraflarının incelendiği belirtilmiş ise de, kadastro paftası ile çakıştırılıp taşınmazın konumu belirlenmemiştir. Taşınmaz üzerinde 30-35 yaşlarında bağ omcaları bulunduğu ve komşu taşınmazlarında bağ niteliğinde kayıtlı olduğu anlaşıldığından dava konusu taşınmazın eski tarihli belgelerde orman sayılan yerlerden olup olmadığı noktasında tereddüt oluşmuştur. Diğer taraftan, mahkemece tefrik kararı verilen asıl dosyada davalı olarak taraf bulunmalarına rağmen ... ve köy tüzel kişiliğinin (6360 sayılı Kanun ile tüzel kişiliği sona erdiğinden ...) ve ..... eldeki dosyada taraf olarak gösterilmemesi de doğru değildir.Bu nedenlerle; mahkemece, taraf teşkili sağlandıktan sonra eski tarihli ve tesbit tarihinden geriye doğru onbeş - yirmi yıl öncesine ait memleket haritası ve dayanağı hava fotoğrafları ile varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen O.... ve S.. B... ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanından oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritalarının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte memleket haritaları ile hava fotoğrafları üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli, yine fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı ile ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliği, konumu ve kullanım durumu belirlenmeli, komşu parselde bulunan taşınmazlarla birlikte değerlendirme yapılarak dava konusu taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi gereğince orman içi açıklık olup olmadığı değerlendirilmeli; yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili ve bilimsel verilere dayanan yeterli rapor alınmalıdır.Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın öncesinin orman sayılan yerlerden değil, zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğu belirlendiği takdirde, bu kez, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yolu ile mülk edinme koşullarının araştırılması gerekir. Bu nedenle, yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişisi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı hususunda rapor alınmalı, komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak çekişmeli taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri saptanmalı, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli, zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp, tesbit tarihine kadar davalı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davalı yönünden tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 gün ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenerek kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanmalı; bundan sonra, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı O... ve davalı H.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine 25/11/2015 günü oybirliğiyle karar verildi.