Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11408 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 9510 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tescil davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 07/07/2016 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı ... vekili Av. ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 29/11/2016 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacı ... vekili Av. ... ile Hazine vekili Av....geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:K A R A RDavacı vekili 18.04.2014 tarihli dava dilekçesi ile ... köyü 842 parsel sayılı taşınmazın sınırında bulunan 8700 m² civarında taşınmazın davacı tarafından 1989 yılında....'den satın alındığını, burasının 842 parsel ile birlikte 1950'lerden beri zilyet edilen yer olduğu halde, tapulama çalışmalarında kısmen ağaçlandırma sahası olarak tescil harici bırakıldığını; kısmen de 842 sayılı parsel içinde kaldığını belirterek, tapulama harici bölümün davacı adına tesciline; 842 sayılı parselde kalan bölümün ise tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 16/03/2015 tarihli krokide (A) harfi ile işaretli 5513 m² yüzölçümlü, ??ncesi tapulama harici olan taşınmazın davacı adına tesciline; 842 sayılı parsel içinde kalan (B) ile işaretli işaretli 2567 m² yüzölçümlü bölüm hakkında açılan davanın, kadastronun kesinleştiği 1970 yılından itibaren 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık hakdüşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili ile davalı Hazine ve Belediye Başkanlığı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Dava, TMK 713/1. maddesine göre, tapulama harici bırakılan taşınmazın tescili ile 842 sayılı parselin tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 27/07/1970 tarihinde kesinleşen arazi kadastrosu ile 10/06/2000 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması vardır.1) Davalı Hazinenin, (A) işaretli taşınmaz bölümüne yönelik temyiz itirazları bakımından; İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve uzman bilirkişi raporlarına göre, çekişmeli taşınmazın 1970 yılında yapılan arazi kadastrosunda ağaçlandırma sahası olarak tespit harici bırakıldığı, 2000 yılında kesinleşen orman sınırlarının dışında kaldığı, 1950, 1956, 1988 tarihli memleket haritaları ile 1985 tarihli hava fotoğraflarında açık alanda kaldığı. 1990 tarihli hava fotoğrafında meyvalık görünümünde orman sayılmayan yerlerden olduğu, eğiminin % 1-3 civarında olduğu, üzerinde 30 yaşa kadar çeşitli yaş ve cinste meyva ağacı ile 25 yaşlarında 490 adet bağ omcası bulunduğu bu şekilde dava tarihine kadar davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı yolu ile taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu saptanarak yazılı biçimde hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile (A) bölümüne yönelik hükmün onanması gerekmiştir.2) Davacı vekilinin (B) işaretli bölüme yönelik temyiz itirazlarına gelince; Mahkemece bu bölüm hakkındaki davanın 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesine göre 10 yıllık hakdüşürücü sürenin geçirildiğinden bahisle reddine karar verilmiştir. Sözü edilen maddede; "Kadastro tutanağında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukukî sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz" denilmekle; kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan tapu kaydının iptali davalarında uygulanacak hakdüşürücü süreden sözedilmektedir. Ancak; davacı, 842 sayılı parselin tapudaki maliki olan ....'nun 19/02/1981 tarihinde öldüğünü, kendilerinin bu taşınmazı 1989 yılında satın aldıklarını, tapunun mirasçılara intikal etmediğini ve dava tarihine kadar 20 yıldan fazla zaman geçtiğini iddia etmekle, yalnızca kadastro öncesi nedene değil, TMK 713/2. maddesine de dayanmaktadır.TMK'nın 713/2. maddesi; Aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya yirmi yıl önce (…) hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın, tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.” hükmünü içermektedir. Bu fıkrada yer alan (...ölmüş ya da...) ibaresi, Anayasa mahkemesinin 17/03/2011 tarih 2009/58-2011/52 sayılı kararıyla iptal edilmiştir. Mahkemece, 713/2. madde hükümlerine dayanılarak açılan dava hakkında bir karar verilmesi gerekirken bu konuda bir araştırma yapılmaması ve hüküm verilmemesi doğru değildir. Kabule göre de; davanın kısmen reddine karar verilen bölüm için, ret sebebi tüm davalılar için aynı olduğu ve yasal hasım durumundaki davalı idareler aleyhine tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, ayrı ayrı 1.500'şer TL yüklenmesi ve kısmen kabul edilen bölüm hakkında da, davalı ... kendisini vekil ile temsil ettirdiği halde lehlerine hiç vekalet ücreti takdir edilmemiş olması isabetsizdir.SONUÇ: Yukarıda birinci bentde açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle (A) bölümüne ilişkin hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına, 2) Yukarıda ikinci bentde açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin (B) bölümüne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1350,00.-TL vekalet ücretinin davalı Hazineden alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davacıya verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 29/11/2016 günü oybirliğiyle karar verildi.