Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11274 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 7454 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Kadastro MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... Yönetimi temsilcisi, bir kısım davalı gerçek kişiler ve dahili davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Kadastro sırasında ... köyü, 153, 154, 159, 160 ve 161 parsel sayılı sırasıyla, 2230,00 m²; 4640,00 m²; 1610,00 m²; 1290,00 m² ve 1360,00 m² yüzölçümündeki taşınmazlar 1937 tarih, 465 tahrir numaralı vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle meyve bahçesi niteliğiyle davalı gerçek kişiler adına tesbit edilmiştir. Davacı ... Yönetimi tarafından tapulama komisyonuna yapılan itirazın 16/11/1989 tarih 1990/255 sayılı kararla reddedilmesi üzerine, davacı ... Yönetimi 04/05/1990 havale tarihli dilekçesiyle .... Köyü, 153-154-159-160 ve 161 parsel sayılı taşınmazların orman vasfında olduğu iddiasıyla, taşınmazların tespitinin iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tescili isteğiyle dava açmıştır. Mahkemece, davacı ... Yönetiminin davasının reddine ve dava konusu .... köyü 153, 154, 159, 160 ve 161 sayılı parsellerin tesbit gibi davalı gerçek kişiler adına tapuya tesciline karar verilmiş; davacı ... Yönetimi vekilinin temyizi üzerine, hüküm Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 03/03/1994 tarih 1993/1914 – 1994/3274 sayılı kararı ile bozulmuştur. Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; ”Çekişmeli taşınmazların memleket haritasındaki konumu gösterilmediğinden, hükme dayanak yapılan uzman bilirkişi raporunun denetlenemediği, yeniden yapılacak keşifte üç uzman bilirkişi vasıtasıyla en eski tarihli memleket haritası hava fotoğrafı ve amenajman planı uygulanarak çekişmeli taşınmazların bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiğinin belirlenmesi” gereğine değinilmiştir.Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine ve dava konusu ... köyü 153, 154, 159, 160 ve 161 sayılı parsellerin tesbit gibi davalı gerçek kişiler adına tapuya tesciline karar verilmiş; davacı ... Yönetiminin temyizi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 01/07/2004 tarih ve 2004/5378-7077 sayılı kararı ile hüküm ikinci kez bozulmuştur. Hükmüne uyulan ikinci bozma kararında özetle; ”Karara dayanak alınan uzman bilirkişilerin, memleket haritası fotokopisi üzerinde, çekişmeli parsellerin orman alanları ile ormansız açık alanların birbirine girintiler ve çıkıntılar yaptığı yerde, kadastro krokisinde birbirlerine olan mesafelerine uymayacak biçimde ve basit kroki şeklinde işaretlendiği, davalı tarafın tutunduğu bir tapu kaydı bulunmadığı ve çekişmeli 154 parsel yaşlı aşılı kestane ağaçları ile kaplı olduğu, 4785 Sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince aşılı kestane ormanları devletleştirmenin istisnalarından olmadığı halde bu parselin ne şekilde orman sayılmadığına ve bu parselin eylemli durumuna rağmen, 1958 baskı memleket haritasında niçin orman olarak nitelendirilmediğine açıklama getirilmediği ve bu haliyle bilirkişi kurulu raporu çelişik olduğu gibi, denetime olanak tanımadığı ve ayrıca, uzman bilirkişi kurulu raporunda çekişmeli 153, 159, 160 ve 161 sayılı parsellerin 2/B madde uygulamasına konu edildiği bildirildiği halde dava, 6831 sayılı Kanunun 11/3. maddesi gereğince Hazineye yaygınlaştırılmadığı, 13/07/1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş, sahipli (tapulu) aşısız kestanelikler devletleştirmenin istisnası olarak bırakılmış, sahipli olsun olmasın aşılı kestanelikler ile sahipsiz aşısız kestanelikler devletleştirme kapsamında bırakıldığı, 6831 sayılı Kanunun değişik 2/B maddesinde bilim ve fen bakımından orman niteliğinin kaybından söz edildiğini ancak bu madde doğal ve gerçek anlamda nitelik kaybını içerdiği yoksa her isteyenin ormanlarda doğal olarak bulunan deliceleri aşılaması, erozyona sebep olacak biçimde teraslama yapması ya da orman bitkilerini kökleyip tarım yapmaya teşebbüs etmesi nitelik kaybı değil zorla niteliğin kaybettirilmesi olduğu belirtilerek, öncelikle davacı idareye davasını Hazineye de yaygınlaştırması için olanak tanınması, davanın Hazineye yaygınlaştırılmasından sonra, temyize konu çekişmeli parsellerin dosyaya getirtilmeyen komşularının kadastro tesbit tutanakları, hükmen kesinleşenlerin ve halen davası derdest olanların dava dosyalarını getirtilmesinden sonra yeniden yapılacak keşifte, usulüne uygun olarak orman araştırması yapılması ve öncesi itibariyle orman olan ve 2/B madde uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazların 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini yitirip yitirmediğinin de irdelendiği bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınması ve çekişmeli taşınmazların orman sayılan yerlerden olup olmadığı tereddütte yer vermeyecek biçimde saptanıp oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi” gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kısmen kabulüne ve dava konusu 159, 160 ve 161 parsel sayılı taşınmazların tamamen, 153 ve 154 parsel sayılı taşınmazların ise fen bilirkişi ....’nin raporuna ekli krokide (153-B) ile gösterilen 1652,71 m² yüzölçümündeki ve (154-A) ile gösterilen 3556,32 m² yüzölçümündeki bölümlerinin orman vasfıyla Hazine adına, aynı krokide (153-A) ile gösterilen 577,29 m² yüzölçümündeki ve (154-B) ile gösterilen 1083,68 m² yüzölçümündeki bölümlerinin ise tesbit gibi tescillerine karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi ile davalı Hazine vekili tarafından krokide (153-A ve 154-B) ile gösterilen bölümlere yönelik olarak ve bir kısım davalı gerçek kişi tarafından ise 159, 160 ve 161 parsel sayılı taşınmazların tamamı ile krokide (153-B ve 154-A) ile gösterilen bölümlere yönelik olarak temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava kadastro tesbitine, orman kadastrosu ve 2/B madde uygulamasına itiraz niteliğindedir.Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamış, tesbit tarihinden sonra 1993 yılında yapılan orman kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması 20/10/1993 tarihinde ilan edilmiştir. Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada; çekişmeli taşınmazlardan 159, 160 ve 161 parsel sayılı taşınmazların tamamen, 153 ve 154 sayılı parsellerin ise krokide (153-B ve 154-A) gösterilen bölümlerinin orman sayılan yerlerden, krokide (153-A ve 154-B) ile gösterilen bölümler ise orman sayılmayan yerlerden olduğu ve adına tescil kararı verilen kişiler yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu anlaşıldığına göre, mahkemece yazılı biçimde kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, karar tarihinden sonra 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesiyle 3402 sayılı Kanuna eklenen "Kadastro işlemi ile oluşan tesbit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” şeklindeki 36/A maddesi ve 17. maddesi ile eklenen "Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” şeklindeki geçici 11. maddesi hükümleri gereğince davalılar aleyhine, yargılama giderlerine ve vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerekmekte ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.Bu sebeple, hükmün 5, 6 ve 7. bendlerinin kaldırılarak yerine “6099 sayılı Kanunla 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A maddesi gereğince yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı lehine vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına” ibaresinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 28/11/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.