MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı vekili, 11/04/2013 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; ..., Hisareyn beldesi 344 ve 345 parsel sayılı taşınmazların orman sınırı içinde bırakıldığı, taşınmazların tapu kaydına Orman Yönetimi tarafından 31.08.2016 tarih 4447 sayılı yazı ile "Devlet ormanı" şerhi koyduğu ve taşınmazın satışını engellediği, taşınmazların orman vasfına ilişkin kadastro mahkemesinde açtıkları davaların aleyhlerine sonuçlandığını belirterek 40000,00.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Mahkemece, taşınmazın imar planında da "Orman alanı" ve “Diğer tarım alanı” olarak ayrıldığı, imar planı ile ilgili davanın idari yargıda açılması gerektiği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, TMK'nın 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.Mülkiyet hakkı; Anayasa ve kanunlarla iç hukuk yönünden, gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri ile kabul edilmiş temel haklardandır. (Anayasa md. 35/1, AİHS Ek Prot. 1-1). Türk Medenî Kanununun 683. maddesinde de bir şeye malik olan kimsenin hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisi tanınmıştır.Çekişmeli taşınmazların, 1956 yılında arazi kadastrosu sırasında davacı adına tespit ve tescil edildiği, 2006 yılında taşınmazlara “Devlet ormanı olup satılmaz devredilemez” şerhinin konulduğu, davacı tarafından açılan orman kadastrosuna itiraz davalarının reddedildiği ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, daha sonra 2011 yılında onaylanan 1/25000 ölçekli nazım imar planında; “Orman alanı” ve “Diğer tarım alanı”ında bırakıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, dava imar uygulamasından kaynaklanan bir dava olmayıp, daha önceden tapu kaydına konulan ve malikin tasarruf hakkını kısıtlayan "Orman" şerhi nedeniyle açılan tazminat istemine ilişkin olduğuna göre, adli yargıda çözüme kavuşturulması gerekir.Bu nedenle, mahkemece davanın esasına girilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 24/11/2016 günü oybirliğiyle karar verildi.