Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11016 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 6097 - Esas Yıl 2013





Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede, 1964 yılında yapılıp, 11/051965 ilâ 10/06/1965 Tarihleri arasında ilân edilen genel arazi kadastrosu sırasında, Ç... Köyü, 2147 parsel sayılı 16360,00 m² yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı gerçek kişilerin murisleri adlarına tesbit ve itirazsız kesinleşerek tapuya tescil edilmiştir. Davacı Orman Yönetimi, 14.10.2009 tarihli dilekçesiyle Ç... Köyü, G... Mevkii 2147 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığını ve taşınmazın öncesi itibariyle orman olduğu gibi halen de orman niteliğini haiz olduğunu iddia ederek, taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ve orman niteliği ile Hazine adına tescili ve davalıların elatmasının önlenmesi istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu Ç... G... Mevkii, 2147 parsel sayılı taşınmazın 31/03/2011 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (B) harfi ile gösterilen 49,72 m² yüzölçümündeki bölümünün tapu kaydının iptali ile bu bölümün orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tescili ile bu bölüm üzerindeki davalıların müdahalesinin men'ine karar verilmiş, hükmün, davacı Orman Yönetimi vekili tarafından temyizi üzerine, Dairenin; 04/03/2013 gün ve 2012/12732 - 2013/2118 E.K. sayılı kararıyla [ İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından kesinleşmiş orman kadastro haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada çekişmeli taşınmazın kısmen orman kadastrosu dışında kalan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,] karar verilmiştir.Davacı Orman Yönetimi vekili, aynı köy ve mevkiinde bulunan ve aynı şekilde kendileri tarafından açılan davalar sonucunda verilen kararların temyiz incelemesi sırasında, Dairece “13.07.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu oluşup kesinleşen tahdit haritaları, orman olarak Sınırlandırılan alanların bu niteliğini kesinleştirmekle birlikte orman sınırları dışında kalan taşınmazların orman niteliğini ve hukukî durumunu saptamakta yetersiz kalacağı ve bu şekildeki taşınmazların orman olup olmadığının 4785 ve 5658 sayılı kanun hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinin” ifade edilerek, eski tarihli resmî belgelerin incelenmesi istemiyle kararların bozulduğunu, ancak somut dosyada da eski tarihli resmî belgeler inceleme konusu yapılmadığı halde Dairece onama kararı verildiğini ileri sürerek kararın düzeltilmesini istemiştir.Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman iddiasına dayalı tapu iptali, tescil ve elatmanın önlenmesi istemlerine ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1944 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp, 1945 yılında ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu, 1950 yılında 5653 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan makiye ayırma, 1965 yılında arazi kadastrosu, 3302 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan ve 22.02.1991 tarihinde ilân edilen aplikasyon ve 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulama çalışması bulunmaktadır.Mahkemece, kesinleşen orman kadastro haritası uygulamasına dayalı araştırma ve inceleme sonucu çekişmeli taşınmazın kısmen orman kadastro sınırları içinde kaldığı belirlenerek yazılı şekilde karar verilmişse de yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; uzman bilirkişi raporundan, taşınmazın tamamında eğimin % 12'nin üzerinde ve tamamen orman ağaçları ile örtülü, tam kapalı eylemli orman niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.Tahdit yapılmışsa; kural olarak, bir yerin orman olup olmadığı, kesinleşmiş tahdit haritasının uygulanmasıyla çözümlenir. Ancak, bu, sınırlandırmada 4785 sayılı Kanun hükümlerinin nazara alınmış olması halinde sağlıklı çözüme ulaştırır. Zira, 3116 sayılı Kanun sadece Devlet ormanlarını belirlemiş olup; bu Kanuna göre, 4785 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu oluşup kesinleşen tahdit haritaları, sınır dışında kalan taşınmazların orman niteliğini ve hukukî durumunu saptamakta yetersiz kalır. Bu şekildeki taşınmazların orman olup olmadığının 4785 ve 5658 sayılı kanunlara göre çözümlenmesi gerekir. 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince aynı Kanunun 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar hiçbir işleme lüzum olmaksızın devletleştirilmiş; devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tâbi tutulmuş; iadenin koşulları aynı Kanunda gösterilmiştir.Somut olayda, orman bilirkişisi raporunda açıklandığı gibi, yörede 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre 1944 yılında yapılan orman tahdidi sırasında dava konusu taşınmaz kısmen tahdit dışında bırakılmışsa da, gerek Hukuk Genel Kurulunun gerekse Dairenin kararlılıkla uygulamasına göre, tahdidin yapıldığı tarihten sonra yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanun uyarınca Devletleştirilme kapsamında olup olmadığının da saptanması gerekir. Ayrıca, davacı Orman Yönetimi vekili dava dilekçesinde taşınmazın öncesinin de orman olduğunu iddia etmiştir. Buna göre, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede tahdit 1944 yılında yapıldığına ve dava dilekçesinde taşınmazın öncesinin de orman olduğu iddia edildiğine göre, uyuşmazlığın salt kesinleşmiş orman tahdit haritasının uygulanması suretiyle çözümlenmesinde isabet bulunmamaktadır. O halde, mahkemece yapılacak iş; en eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı eliyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazla ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan, krokili, bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, ziraat uzmanına taşınmazın bitki örtüsü, toprak yapısı, üzerindeki ağaçların sayısı, yaşı, taşınmazdaki dağılımı, kapalılık oranını gösteren bilimsel verilere dayalı rapor hazırlattırılarak dava konusu taşınmazın tamamen veya kısmen 4785 sayılı Kanun hükümlerine göre Devletleştirilen yerlerden olup olmadığı saptanmalı ve bütün deliller birlikte değerlendirilip ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırmaya dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.Bu itibarla, yukarıda açıklandığı gibi mahkemece verilen karar eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olup, kararın yukarıda belirtilen nedenler ile bozulması gerekirken, yanılma sonucu yazılı şekilde onandığı anlaşıldığından, davacı Orman Yönetimi vekilinin karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin önceki onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Orman Yönetimi vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 04/03/2013 gün ve 2012/12732 - 2013/2118 sayılı onama kararı kaldırılarak, 20/10/2011 gün ve 2009/362-2011/439 sayılı yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 02/12/2013 günü oybirliğiyle karar verildi.