Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1042 - Karar Yıl 2017 / Esas No : 11243 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : Kadastro MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri arafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RKadastro sırasında ... köyü ... ada ... parsel sayılı 6.275,67 m² yüzölçümündeki taşınmaz, orman niteliği ile belgesizden Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacılar, taşınmazın yaklaşık 100 yıla yakın süredir zilyetliklerinde bulunduğunu ileri sürerek, tespitin iptali ile adlarına tescili istemiyle dava açmışlardır. Mahkemece, davacılara keşif gideri yatırılması için verilen kesin süreye rağmen, keşif gideri yatırmadıklarından ve mevcut delil durumuna göre davalarını ispat edemediklerinden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 09/03/2010 gün ve 2010/1509 E. - 2873 K. sayılı kararıyla verilen kesin sürenin kanunî unsurları taşımadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın kabulü ile; ... Merkez ... köyü, ... mevkii, ... ada ... parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile davacılar adına eşit paylarla tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine ve Orman Yönetimi vekillerince temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman alanı içinde bırakılmıştır.İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve adına tescil kararı verilen kişiler yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlenerek yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, mahkemece hüküm kısmında taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile tarla vasfıyla davacılar adına tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken, taşınmazın niteliği belirtilmeksizin davacılar adına tapuya tesciline karar verilmesi doğru görülmemiştir. Her ne kadar hükmü davacılar temyiz etmemişse de, usul ekonomisi ilkesi de dikkate alınarak Kadastro Mahkemesi hâkimi, infaza elverişli, doğru sicil oluşturmak zorunda olduğundan ve bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu nedenle; hüküm fıkrasının bir numaralı bendinin ikinci paragrafında yer alan “adlarına” ibaresinden sonra gelmek üzere “tarla vasfıyla” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün düzeltilmesine ve 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK.’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 09/02/2017 günü oybirliğiyle karar verildi.