Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10318 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11238 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : Gaziantep 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 09/02/2015NUMARASI : 2013/23-2015/93Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 09/02/2015 günlü hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili Av. H.. D.. tarafından istenilmekle, tayin olunan 03/11/2015 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden Ş.. K.. vekili Av. H.. D.. ile diğer taraftan Hazine vekili Av. S. S. geldiler başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:- K A R A R -Davacı vekili; Beylerbeyi köyünde bulunan 1734 parsel sayılı taşınmazın 15/09/2009 tarihinde vekil eden tarafından satın alındığını, taşınmazın önceki sahibi Mahmut Kurt tarafından 31/05/2010 tarihinde Gaziantep 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/300 Esas sayılı dosyası açtığı tapu iptali ve tescil davası sonucu müvekkili adına olan tapu kaydının iptali ile Mahmut Kurt adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği ve kararın kesinleştiğini, tapu sicilinin yolsuz tutulması sebebiyle taşınmazının davacının elinden çıktığını belirterek Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince 10.000,00.-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmiş, 22/10/2014 havale tarihli dilekçe ile de dava dilekçesindeki tazminat miktarını harcını yatırmak suretiyle 1.198.800,00.-TL olarak ıslah etmiştir. Davalı tapu müdürlüğü vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; Gaziantep 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/300 E. - 2011/396 K. sayılı dosyasının taraflar arasında kesin hüküm oluşturduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili Av. H.. D.. tarafından duruşma istemli temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat istemine ilişkindir. 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi, tapu sicilinin aleniliği ve tapu siciline güven ilkelerinin yansımasının sonucu olarak, mülkiyet hakkı ya da başkaca bir aynî hak edinen kişinin, bu sicilin tutulması nedeniyle uğradığı zararın tazminine ilişkin olup, buna göre "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur”. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve 2009/4-383 E., 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4-349 E. 2010/318 K sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; Tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK m. 1007 anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Bu işlemler nedeniyle zarar görenler, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince, zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilirler. Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince davalı sıfatı Hazinenin olup Tapu Müdürlüğünün davalı sıfatı bulunmadığından tapu müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumetten reddi gereklidir. Diğer taraftan; Yüksek Hukuk Genel Kurulunun HGK.2010/7-70-86 sayılı kararında da değinildiği gibi, aleyhine dava açılanların davalı sıfatının bulunmaması halinde dava, sıfat yokluğundan (husumet yönünden) reddedilecektir. HUMK’nın 179/1. maddesi gereğince dava dilekçesinde tarafların ve varsa kanuni temsilcilerinin ad ve adreslerinin bildirilmesi gereklidir. Bu bildirim esnasında yapılan yanlışlıklardan bazıları, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddi sonucunu doğurmamakta, oluşan hataların giderilmesi, davalının temsilcisinde yanılmış olması halinde olduğu gibi olanak dahilindedir. Somut olayda, tapu müdürlüğünün davalı gösterilmesi ve tapu müdürlüğünün de Hazine vekili tarafından temsil edilmiş olmanın temsilcide yanılgı olarak değerlendirilmesi gereklidir. Davanın niteliğine göre, husumetin Hazineye yöneltilmesi gerekirken, taraf sıfatı bulunmayan Tapu Müdürlüğü hasım gösterilmiştir. Dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin tapu müdürlüğü değil, Hazine olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın davalı olarak sadece tapu müdürlüğüne yöneltildiğinden söz edilemez. Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali vardır. Mahkemece temsilde yanılma hali re'sen gözetilerek, davanın Hazineye yönlendirilmesi için davacı yana olanak verilmesi, Hazinenin delillerinin toplanması oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.Kabulü göre de; 6100 sayılı HMK’nın 303. maddesi uyarınca bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın, taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekmektedir. Kesin hüküm kabul edilen 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/300 E. - 2011/396 K. sayılı dosyasında davacı Mahmut Kurt, imzası taklit edilerek tapu sicilinde adına kayıtlı 1734 parsel sayılı taşınmazın devrinin sağlandığı iddiasıyla davalılar Ş.. K.. ve tapu müdürlüğü aleyhine tapu iptali ve tescil davası açtığı, yargılama sonunda tapu müdürlüğüne yönelik davanın husumet nedeniyle reddedildiği, Ş.. K..'e yönelik davanın ise kabulüne, 1734 parselin tapu kaydının iptali ile Mahmut Kurt adına tapuya tesciline karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği; eldeki davanın ise TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat istemine yönelik olduğu, ilk dava ile tarafları, dava sebepleri ve talep sonucunun farklı olması nedeniyle tapu iptali ve tescil davasının tazminat davasına kesin hüküm oluşturmayacağı, mahkemece yapılan kesin hüküm değerlendirmesinin usûl ve kanuna aykırı olduğu anlaşılmaktadır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekili Av. H.. D..’ın temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, taraflarca 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi atfıyla HUMK'nın 388/4. (HMK m. 297/ç) ve HUMK'nın 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilâmının tebliğinden itibaren ilâma karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, temyiz harcının istek halinde iadesine 03/11/2015 günü oybirliğiyle karar verildi.