Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8463 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 25194 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Sincan 1. Aile MahkemesiTARİHİ :09.07.2013 NUMARASI :Esas no:2012/409 Karar no:2013/498Taraflar arasındaki karşılık açılan “boşanma” davalarının birleştirilerek yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm; davacı-davalı (kadın) tarafından boşanmanın sebebi, velayetine bırakan müşterek çocuklardan Cafer için iştirak nafakasına hükmedilmemiş olması, yoksulluk nafakası talebinin reddi, lehine hükmedilen tazminatların miktarları ve kocanın boşanma davası yönünden; davalı-davacı (koca) tarafından da, kusur belirlemesi, velayete ilişkin düzenleme ve kendisinin reddedilen tazminat talepleri yönünden temyiz edilmekle, evrak okundu, gereği görüşülüp düşünüldü;1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delilerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı (koca)'nın tüm, kadının ise, kocanın boşanma davasının reddi gerektiği yönündeki temyiz itirazları ile müşterek çocuklardan Cafer'le ilgili iştirak nafakasına ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.2-Kadının diğer yönlere ilişkin temyiz itirazlarına gelince: a)Davacı-davalı (kadın); hem Türk Medeni Kanununun 162. maddesinde yer alan “pek kötü muamele” sebebine, hem de aynı Kanunun 166/1. maddesinde yer alan “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” sebebine birlikte dayanarak boşanma davası açmıştır.Kanunda gösterilen, kusura dayanan özel boşanma sebepleri (TMK md. 161, 162 ve 163), aynı zamanda genel boşanma sebebidir. Böyle bir durum karşısında kalan eş, dilerse özel boşanma sebebine, dilerse genel boşanma sebebine dayanarak boşanma isteyebileceği gibi, aralarında bir kademe oluşturarak da boşanma talep edebilir. Yahut da davada olduğu gibi, her ikisine birlikte de dayanabilir. Bu son durumda usul bakımından, dayanılan sebep sayısınca davanın varlığı değil, aynı ve tek davada birden fazla hukuki sebebe dayanma hali söz konusudur. Bunun sonucu olarak da, dayanılan her sebep için ayrı ayrı hüküm tesisi yoluna gidilmez. Özel boşanma sebebi gerçekleşmiş ise, boşanma kararı bu özel sebebe dayanılarak verilir. Ayrıca genel sebeple ilgili bir hüküm kurulmasına artık lüzum kalmaz. Toplanan deliller, özel boşanma sebebinin şartları bakımından gerçekleştiğini kabule yeterli değil ise, bu husus gerekçede belirtilerek genel sebeple boşanma kararı verilmesini gerektirecek yeterlikte olup olmadığı değerlendirilerek varsa bu sebeple boşanma kararı verilir. Bu ikinci halde, özel sebebe dayanan boşanma talebi hakkında ayrıca bir hüküm tesisi gerekmez. Bu özel sebebin, taşıdığı yasal şartlar itibarıyla gerçekleşmediğinin gerekçede belirtilmesi yeterli olur.Mahkemece, kadın tarafından açılan boşanma davasının hem Yasanın 162. maddesindeki “pek kötü muameleye” hem de 166/1. maddesinde yer alan “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” sebebine dayandığı kabul edilmiş, dava sebebi ön inceleme duruşmasında da bu şekilde belirlenmiştir. Hükmün gerekçesinde “davacı-davalı (kadın)'ın sürekli olarak eşinin fiziki şiddetine maruz kaldığı, davalının fiziki şiddetinin devamlılık gösterdiği” sabit kabul edilmiş, bu husus toplanan delilerle de gerçekleşmiştir. Süreklilik gösteren fiziki şiddet “pek fena muamele” oluşturur. Bu durumda kadının davası bakımından Türk Medeni Kanununun 162. maddesinde yer alan boşanma sebebi oluşmuştur. O halde, kadının boşanma davasının kabulü suretiyle verilen boşanma kararının, Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine değil, aynı Kanunun 162. maddesine dayanılarak verilmesi gerekirken; yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.b)Mahkemece, davacı-davalı (kadın)'ın ev hanımı olduğu, düzenli ve sürekli bir gelirinin mevcut olmadığı kabul edilmiş, miras yoluyla intikal eden taşınmazlardaki miras payının değerleri ve sahip olduğu müstakil bir gayrimenkulün varlığı gerekçe gösterilerek, yoksulluk nafakası talebi reddedilmiştir. Davacı-davalı (kadın), miras yoluyla intikal eden taşınmazlardan ve müstakil olarak sahip olduğu gayrimenkulden herhangi bir gelir etmemektedir. Sözü edilen intikal eden taşınmazlardaki miras payı ile gayrimenkulün değer olarak da kadını yoksulluktan kurtarmaya yeterli olmadığı görülmektedir. Bu durumda kadın yararına, kocanın mali gücüyle orantılı uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken, isteğin reddi doğru bulunmamıştır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) maddenin (a) ve (b) bentlerinde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, (a) bendindeki bozma sebebine göre kadının tazminatların miktarına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, hükmün bozma kapsamı dışında kalan ve incelenmeyen yönler haricindeki bölümlerinin yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz ilam harcının temyiz eden Atila'ya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna 119.00 TL temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatıran Şennur'a geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.