Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8125 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 4636 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ :Gelendost Asliye Hukuk (Aile) MahkemesiTARİHİ :21.01.2009 NUMARASI :Esas no: 2008/30 Karar no:2009/6Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından; iştirak nafakası, manevi tazminat, ziynetler ve vekalet ücreti, davalı koca tarafından ise; kusur, velayetler, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.1-Toplanan delillerden; Davacı tanık beyanlarında geçen olaylardan sonra evlilik birliğinin devam ettiği, boşanmaya neden olan olaylarda birlik görevlerini yerine getirmeyen, eşine ve kayınvalidesine hakaret eden davacı kadının tamamen kusurlu olduğu anlaşılmaktadır.Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK.md.166/2) Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir. 2-Temyiz nedenlerine ilişkin incelemeye gelince;a-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.b-Boşanmaya neden olan olaylarda davacı kadın tam kusurludur. Türk Medeni Kanununun 174/2.madde koşulları davacı kadın lehine gerçekleşmemiştir. Davacı kadının manevi tazminat talebinin reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.c-Boşanmaya neden olan olaylarda tam kusurlu olan davacı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilemez. Türk Medeni Kanununun 175.madde koşulları oluşmamıştır. Davacı kadının yoksulluk nafakası isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulü bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b-c bentlerde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin ise yukarıda 2/a bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz ilam harcının temyiz eden davacı kadına yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna 67.20 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatıran davalı kocaya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.