Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7200 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 21398 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ :BoşanmaTaraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından kusur belirlemesi, nafakalar, tazminatlar ve yargılama gideri yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:1-Toplanan delillerle birlik görevlerini yerine getirmeyen ve evlilik dışı başka kadınla ilişki içerisinde olduğu anlaşılan davacı kocanın boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK.md.166/2) Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.2-Temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince;a) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.b)Davalı kadının maddi ve manevi tazminat talebi ile hükmedilen nafakalar için yıllık artış yapılması yönünde talebi bulunmadığı halde mahkemece talep dışına çıkılarak davalı yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi ve hükmedilen nafakalar yönünden de Tefe-Tüfe oranında artış yapılmasına karar verilmesi doğru olmamıştır (HUMK. md. 74, HMK. md. 26). c) Dava kabul edildiğine göre kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekalet ücreti takdiri ile dava sebebiyle yaptığı yargılama giderlerinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi gerekirken bu yönde hüküm kurulmaması bozma nedenidir.d) Velayet hakları davalı anneye verilen müşterek çocuklar ile davacı baba arasında kurulan kişisel ilişkinin başlangıç ve bitiş saatlerinin gösterilmemesi infazda tereddüt yaratacak olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/ b, c ve d bentlerinde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin yukarıda 2/a bendinde gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.