Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7013 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 4520 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ :Samsun 1. Aile Mahkemesi TARİHİ :28.12.2007 NUMARASI :Esas no:2007/244 Karar no:2007/848Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.1-Davalı-davacının birleşen nafaka davasındaki, konuttan yararlanmaya ilişkin talebi Türk Medeni Kanununun 197/2. maddesine dayanmakta olup, mahkemece nihai hükümle verilen, konutun davalı-davacı eşe ve ortak çocuklara tahsisine ilişkin kararın da, bu çerçevede verildiğinin anlaşılmış bulunmasına göre, davacı-davalının bu yöne ve aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer yönlere ilişkin temyiz itirazları yersizdir.2-Toplanan delillerden; davacı-davalının, davalı-davacı kadının haksız tahriki nedeniyle onu darp ettiği, bu sebeple mahkum olduğu, davalı-davacının da eşine ve kayınvalidesine hakaret ettiği anlaşılmaktadır.Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166 .maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun belirlenmesi kaçınılmazdır.Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa, bu halin tesbiti dahi, tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. (TMK. md.166/2) Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması davacının ağır kusurlu sayılmasını gerekli kılan tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalının da kusurlu davranışları gerçekleşmiştir. Davalı ve çocuklar yönünden korunmaya değer bir yarar belirlenememiş, dosya içindeki bilgi ve belgelerle davalının çelişkili davranış içinde bulunduğu, davacıyı cezalandırmak, ona eza cefa çektirmek amacıyla boşanmaya karşı çıktığı anlaşılmıştır. Bu durumda Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi uyarınca boşanmaya karar vermek gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek yazılı biçimde karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin yukarıda l. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.