Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 6195 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 102 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ :Espiye Asliye Hukuk (Aile) MahkemesiTARİHİ :06.10.2010 NUMARASI :Esas no:2010/283 Karar no:2010/216Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:Davacı 05.10.2010 tarihinde avukatı aracılığı ile açmış olduğu davada verilen 06.10.2010 tarihli hükmü davacı kadına vasi olarak atanacağını beyan eden kardeşi Faruk temyiz ederek davacı kadının akıl hastası olduğunu bildirmiş, bu kişi daha sonraki bir dilekçe ile de temyizden vazgeçtiğini beyan etmiştir. Dairemizce getirtilip incelenen Espiye Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/661 esas ve 850 karar sayılı dava dosyasından akıl hastası olan davacı kadının 30.12.2010 tarihinde kısıtlanmasına ve kardeşi Faruk’un vasi olarak atanmasına karar verilmiş olduğu, ancak dosyada Türk Medeni Kanununun 462/8. maddesi uyarınca kadının açmış olduğu davaya olur (icazet) vermek ve temyizden feragat etmek üzere vasiye verilmiş bir husumete izin bulunmadığı anlaşılmıştır.Dava ehliyeti dava şartlarından olup herhangi bir itiraza gerek olmaksızın mahkemece re’sen göz önünde bulundurulması gereklidir. Dava ehliyetine sahip olan dava açabilir, davayı yürütebilir, usuli işlemler yapabilir. Türk Medeni Kanununun 10. maddesi bu hususu gerçek kişiler yönünden “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyetine sahip olduğu”, 13 ve 14. maddeleri akıl hastalığı sebebiyle akla uygun bir şekilde davranma yeteneğinden mahrum olanların ayırt etme gücünden yoksun olduğunu ve bu kişilerin de fiil ehliyetinin bulunmadığını, takip eden 15. maddede de ayırt etme gücü bulunmayanların fiillerinin hukuki sonuç doğurmayacağını düzenlemiştir. Olayımızda davacı kadının akıl hastalığı sebebiyle kısıtlanmayı gerektirecek derecede temyiz kudretinden yoksun bulunduğu anlaşıldığından artık onun vekil tayin etmesinden, dava açmasından, usuli işlemleri takip etmesinden bahsedilemez. Medeni hakları kullanmaya ehil olmayanlar ancak yasal temsilcileri vasıtasıyla dava açabilecekleri gibi baştan itibaren geçersiz olan bu işleme hukuki temsilcisinin (vasi) de onayı bulunmamaktadır (TMK.md.462/8). Kadının vasisi olan Faruk’un temyiz dilekçesi bahse konu davadaki kanuna açık aykırılığı temyize ve mahkeme önüne getirecek nitelikte bir işlem olup (1086 s. HUMK.md.435/1, 6100 s.HMK.md.369), temyizden feragatinin de hukuken geçerliliği bulunmamaktadır. Açıklanan sebeple davanın reddine karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.