Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5417 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 12724 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Trabzon Aile MahkemesiTARİHİ :05.12.2013NUMARASI :Esas no:2012/532 Karar no:2013/827Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı-karşı davalı erkek tarafından kusur belirlemesi ve maddi tazminat yönünden, davalı-karşı davacı kadın tarafından ise davacı-karşı davalı erkeğin kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, maddi tazminat miktarı ve reddedilen manevi tazminat talebi yönünden temyiz edilerek, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 24.03.2015 günü duruşmalı temyiz eden davacı-karşı davalı A.. Y.. ile vekili Av. İ. Ç. geldiler. Karşı taraf temyiz eden davalı-karşı davacı Ü.. Y.. ile vekilleri gelmediler. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.2-Davalı-karşı davacı kadının, davacı-davalı erkeğin kabul edilen boşanma davası ve manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;a-Toplanan delillerden,evlilik birliğinin sona ermesine neden olan olaylarda,eşine fiziksel şiddet uygulayan ve sadakat konusunda güven sarsıcı davranışlarda bulunan davacı karşı davalı erkek eşin tam kusurlu bulunduğu,davalı karşı davacı kadın eşin ise kusurlu bir davranışının kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde "evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği" hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK md.166/2). .../...Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacı-davalı erkeğin tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, kadına atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda davacı-davalı erkek tarafından açılan boşanma davasının reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.b-Davacı-karşı davalı erkeğin, yukarıda belirtilen kusurlu davranışları davalı-karşı davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. Gerçekleşen bu durum karşısında davalı-karşı davacı kadın yararına uygun bir manevi tazminata (TMK md. 174/2) hükmedilmesi gerekirken, gerekçe belirtilmeden isteğin reddi doğru bulunmamıştır. 3-Davacı-davalı erkeğin kadın yararına hükmolunan maddi tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, davalı-karşı davacı kadın yararına hükmolunan maddi tazminat çoktur. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50. ve devamı maddeleri hükmü nazara alınarak, daha uygun miktarda maddi tazminat (TMK.md.174/1) takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda (2a) ve (2b) bentlerinde gösterilen sebeplerle davalı-karşı davacı kadın yararına, 3. bentte gösterilen sebeple davacı-karşı davalı erkek yararına BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, duruşma için taktir olunan 1.100,00 TL. vekalet ücretinin Ülker'den alınıp duruşmaya gelen Ahmet'e verilmesine, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.