Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 5303 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15589 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ :İscehisar Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi TARİHİ :21.02.2013NUMARASI :Esas no: 2007/33 Karar no:2013/50Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-karşı davacı (kadın) tarafından her iki dava yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 11.03.2014 günü temyiz eden davalı-karşı davacı S.. Y.. vekili Av. M. S.. geldi. Karşı taraf davacı-karşı davalı H.. Y.. ile vekili gelmediler. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:1-Toplanan delillerden; geçimsizliğe neden olan hadiselerde eşinin rahatsızlığı ile ilgilenmeyen, eşine fiziksel şiddet uygulayan, ailesi ile birlikte yaşamaya zorlayan davacı-karşı davalı koca tamamen kusurludur. Davalı-karşı davacı kadının kusurlu davranışlarının varlığı kanıtlanamamıştır. Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde, “evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği” hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, bir kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu da ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi, karşı tarafın hiçbir kusuru olmadığı halde, evlilik birliğini, kendi kusurlu tutum ve davranışlarıyla temelinden sarsar, sonra da madem ki birlik artık sarsılmış deyip, boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa bir kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa, bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olmaz. Boşanma kararı verilebilmesi için az kusurlu eşin davaya karşı çıkması, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK. md.166/2). Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacı-karşı davalı kocanın tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalı-karşı davacı kadına atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle davacı-karşı davalı kocanın boşanma davasının reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. 2-Toplanan delillerden ve yukarıda gösterilen sebeplerle davalı-karşı davacı kadının eşinden ayrı yaşamakta haklılığı kanıtlandığına göre, bağımsız olarak açılan ve boşanma davası ile birleştirilmesine karar verilen tedbir nafakası davasının (TMK.md.197) kabulü ile uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile birleşen davanın reddine karar verilmesi de isabetsizdir. SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, duruşma için taktir olunan 1100 TL. vekalet ücretinin Halil'den alınıp Songül'e verilmesine, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.