Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5262 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 4786 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ :Emet Asliye Hukuk (Aile) MahkemesiTARİHİ :19.11.2009NUMARASI :Esas no:2009/96 Karar no:2009/203Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, velayet, tazminatlar ve nafakalar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.1-Mahkemenin de kabulünde olduğu gibi; başka bir erkekle evlilik dışı olarak birlikte yaşayan davacı-davalı kadın, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olmasına neden olan olaylarda tamamen kusurludur. Davalı-davacı kocanın kusurlu bir davranışı kanıtlanmamıştır.Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK.md.166/2) Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacı-davalı kadının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalı-davacı kocaya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle davacı-davalı kadının boşanma davasının reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu yön davalı-davacı koca tarafından temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.2-Temyiz nedenlerine hasren yapılan incelemeye gelince;a-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı-davalı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.b-Davalı-davacı kocanın manevi tazminata faiz uygulanması istemi olmadığı halde (HUMK.md.74) talep aşılarak manevi tazminata faiz yürütülmesi doğru görülmemiştir.c-Davacı-davalı kadının boşanma davasının kabulüne karar verildiği halde; kadının davası yönünden davacı-davalı kadın yararına karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince maktu vekalet ücretine hükmedilmesi ve bu dosya için yaptığı yargılama giderlerinin de davalı-davacı kocadan tahsili gerekirken; yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b-c bentlerde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 2/a bentte açıklanan nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.