MAHKEMESİ :Çumra Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ :01.06.2010NUMARASI :Esas no:2010/45 Karar no:2010/234DAVACILAR :1-Gül Cura 2-Fazlı CuraTaraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:Davacılar Gül ve Fazlı, 17.8.2001 doğumlu küçük H.C..'nın, davalı A. C..üzerindeki kaydının iptali ile kendilerinin üzerine tescil edilmesini istemişlerdir. Dava dilekçesinde; “1993 yılından beri gayri resmi olarak birlikte yaşadıklarını, resmi nikahlarının 16.5.2005 tarihinde yapıldığını, gayri resmi olarak birlikte yaşadıkları dönemde 17.8.2001 tarihinde küçük H. C..'nın doğduğunu, o tarihte resmi nikahları olmadığı için çocuğun, davacılardan Fazlı'nın ağabeyi A. C..'nın nüfusuna kaydının yapıldığını, küçük H. C.. ile davalılar arasında gerçekte hiç bir soybağı ilişkisi bulunmadığını” ileri sürmektedirler. Davalı Ahmet ve eşi Hatice ise, duruşmada; küçük Haydar'ın davacıların çocuğu olduğunu kabul etmişlerdir. Mahkemece; isteğin kabulüne, küçük H.C..'nın Ahmet ve eşi Hatice'nin hanesindeki nüfus kaydının iptaline, gerçek anne ve babası olan davacıların aile kütüğüne bunların çocuğu olarak tesciline karar verilmiş; kararı o yer Cumhuriyet savcısı temyiz etmiştir. Dilekçede yer alan açıklamalara ve davalıların “kabul” beyanlarına göre; dava iki aşamalıdır. Birinci aşaması; küçük Haydar'ın davalılar Ahmet ve eşi H.C..'nın çocuğu olmadığı, bunlarla hiç bir soybağı ilişkisi bulunmadığının tespiti ile çocuğun bunların üzerindeki kaydının iptaline ilişkin kısım, diğer bir ifade ile “nüfus kaydının iptali” bölümü; ikinci aşama, adı geçen küçüğün davacılar Fazlı ve Gül'ün çocuğu olup olmadığına ilişkin kısımdır. Davanın ilk bölümü olumlu yönde sonuca bağlandığı takdirde, eş deyişle küçük Haydar'ın davalılar üzerindeki nüfus kaydı iptal edilip, annesi olduğu iddia edilen davacı Gül'ün kızlık hanesine “evlilik dışı doğum” olarak kaydı aktarıldığında, ana ve babası sonradan evlendiklerinden, evlilik dışında doğmuş olan bu çocuklarını Türk Medeni Kanununun 293. maddesi gereğince nüfusa bildirimde bulunmak suretiyle kendi üzerilerine tescil ettirme olanağını elde etmiş olacaklardır. Başka bir ifade ile davacılar, çocuğu kendi üzerlerine tescil ettirme imkanına, davalılar üzerindeki kaydın iptalinden sonra ayrıca dava açmaya ve hüküm almaya lüzum olmaksızın ulaşmış olacaklardır. Böyle bir durumda, dava konusu yapılmaksızın ulaşılabilecek hukuksal sonuçlar dava yoluyla istenemeyeceğinden, davacıların bu yöndeki isteğinin açıklanan sebeple reddi gerekecektir. . O halde, davanın ilk aşamasının sonuca bağlanması sorunu çözecektir. Resmi sicil ve senetler, belgeledikleri olduların doğruluğuna kanıt oluşturur. Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı, kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça herhangi bir şekle bağlı değildir. (TMK. m. 7) Bu bakımdan nüfus kaydının düzeltilmesi davaları herhangi bir zamanaşımı ve hak düşürücü süreye de tabi değildir. Ne var ki, kişisel durum sicillerinin doğru ve gerçeğe uygun şekilde tutulması kamu düzeniyle ilgilidir ve bu husus hakim tarafından res'en gözetilmelidir. Hakim, nüfus kayıtlarında düzeltme yaparken; düzelttiği kaydın, diğer kayıtlarla çelişki yaratmamasına özen göstermek zorunda olup, bu sonucu doğuracak kararlar vermekten kaçınmalıdır. Dosyaya alınan nüfus kayıtlarına göre; küçük Haydar 17.8.2001 doğumlu olup, 1994 tarihinden beri evli olan davalı Ahmet ile eşi (dahili davalı) Hatice'nin çocuğu olarak bunların “evlilik hanesine” davalı A. C..'nın bildirimi üzerine tanzim edilen doğum belgesine istinaden 23.11.2001 tarihinde tescil edilmiştir. Ahmet ve Hatice'nin diğer çocuğu Dede'nin, küçük Haydar'ın “ikizi” olarak kayıtlı olduğu; davacılar Fazlı ve Gül'ün ise 16.9.2005 tarihinde evlendikleri, bunların da, diğer çocukları yanında, 21.11.2001 doğumlu “Elmas” isimli bir çocuklarının daha bulunduğu görülmektedir. Gerçekleşen bu hukuki durum karşısında; davalılar Ahmet ile eşi Hatice'nin “Dede” isimli çocuğunun, küçük Haydar'ın “ikizi” olduğu doğru ise, Haydar'ın bunların çocuğu olmadığı kabul edilemez ve böyle bir durumda davalıların resmi sicile aykırı düşen ikrarları hukuksal sonuç doğurmaz. Bu durumda başka bir araştırma yapmaya lüzum olmaksızın dava reddedilmelidir. Öte yandan, davacı Gül'ün 21.11.2001 doğumlu Elmas isimli çocuğunun bulunduğu görülmektedir. 17.8.2001 doğumlu küçük Haydar'ın davacı Gül'ün çocuğu olduğu kabul edildiği taktirde, aynı kadının doksan dört gün arayla iki kez doğum yaptığı kabul edilmiş olacaktır ki, bu ise tıbben mümkün değildir. Öyleyse sözü edilen çelişkilerin sebebi taraflardan sorulup, açıklanan hususlar, davada “önsorun” olarak ele alınarak halledilmeli, bundan sonra asıl sorun (dava) karara bağlanmalıdır. Bu ön sorunlar çözülmedikçe asıl sorun hükme bağlanamaz. Hukuk mahkemesi, önüne getirilmiş olan davayı bütün yönleriyle inceleyip hükme bağlamakla görevli olduğuna göre, davada ortaya çıkan ön sorunları da - bu husus ayrı bir dava konusu yapılmamış ise - kendisinin inceleyip karara bağlaması mümkündür. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; dava sonucunda verilecek hüküm çocuğun haklarına etkili olacağından, davada, yasal temsilcileri ile küçüğün menfaatinin çatıştığı gözetilerek öncelikle Türk Medeni Kanununun 426/2. maddesi uyarınca küçük Haydar'ı davada temsil etmek, hak ve çıkarlarını korumak için kayyım tayin ettirilmeli, kayyımın davaya katılımı sağlanmalı, göstermesi halinde onun delilleri de toplanmalı, bundan sonra resmi sicilin belgelediği olgunun aksi iddia edildiğinden davalıların “Dede” isimli çocuğunun küçük Haydar'ın ikizi olup olmadığı ön sorun olarak ele alınıp, bu husus kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tıbben belirlenmeli, ikizi olmadığının saptanması halinde, toplanan deliller çerçevesinde küçük Haydar'ın davalılar üzerindeki nüfus kaydının iptali hususu incelenerek sonuca gidilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeden davanın birinci aşamasıyla ilgili olarak eksik hasım ve eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiş, bozma sebebine göre davanın ikinci bölümü incelenmemiştir. 2- Kabule göre de; a) Küçük Haydar'ın davalılar Ahmet ve eşi Hatice üzerindeki nüfus kaydının terkini ile annesi Gül'ün evlenmeden önceki aile kütüğüne “evlilik dışı doğum” olarak tesciline karar verilmekle yetinilmesi gerekirken, çocuğun davacı Fazlı üzerine tesciline karar verilmesi,b) Davacı G. C..'nın 21.11.2001 doğumlu “Elmas” isimli çoğunun olduğu dikkate alınmaksızın, aynı kadının doksan dört gün arayla iki kez doğum yapmasının tıbben olanaksız olduğu gözetilmeden, küçük Haydar'ın annesinin davacı Gül olduğunun tespitine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (1.) bentte açıklanan sebeplerle BOZULMASINA,bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.