Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4566 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15130 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Salihli 1. Asliye Hukuk (Aile) MahkemesiTARİHİ :12.04.2013NUMARASI :Esas no: 2012/50 Karar no:2013/258 Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 04.03.2014 günü temyiz eden davalı G.. A.. vekili Av. M. T.. ve karşı taraf davacı İ.. A.. ile vekili Av. M. ..geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesinde düzenlenmiş olan evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılmıştır. Toplanan delillerden; davacı kocanın aşırı kıskançlık sergileyerek eşinin evden çıkmasına izin vermediği, eşinin komşuda bulunduğu sırada kapı kilidini de değiştirerek onu eve almadığı anlaşılmaktadır. Davalı kadının 02.06.2011 tarihinde açmış olduğu nafaka davası da aynı gerekçeyle “kadın ayrı yaşamakta haklı” bulunarak lehine tedbir nafakasına hükmedilmiş, karar 10.01.2012 tarihinde kesinleşmiştir. Açıklanan nedenlerle evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda davacı tam kusurlu bulunduğu gibi, ihtar çekmek suretiyle kadının tüm kusurlarını da affetmiş sayılacağından aynı olaylar boşanma davasında esasa etkili kabul edilemez. Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK.md.166/2 . Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, duruşma için taktir olunan 1100 TL. vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.