Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 4276 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 19366 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ :İstanbul Anadolu 10. Aile MahkemesiTARİHİ :30.04.2014NUMARASI :Esas no:2013/436 Karar no:2014/312 Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından, diğer taraf lehine hükmedilen tazminatlar yönünden, davalı tarafından ise; tamamına yönelik olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.2-Mahkemece, tarafların Türk Medeni Kanununun 166/4 maddesinde yer alan fiili ayrılık sebebiyle boşanmalarına karar verilmiştir. Davacı tarafından açılan önceki boşanma davası, 16.04.2010 tarihinde davadan feragatle sonuçlanmıştır. Gerek önceki davada gerekse fiili ayrılık süresi zarfında davacının, davalının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bir davranış ispatlanamamıştır. Davalı tarafından 01.07.2009 tarihinde açılan ve kabulle sonuçlanan nafaka davasının gerekçesinde de "kocanın ben artık yapamıyorum diyerek eşini terkettiği, bu sebeple kadının nafaka talebinde haklı olduğu" ifade edilmiştir. Görüldüğü gibi bu kararın gerekçesinde de kocanın, kişilik haklarına saldır?? niteliğinde bir davranışından bahsedilmemiştir. Boşanma sebebiyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için, kusurlu olmak yetmez. Bunun yanında boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarına saldırı niteliğinde olması da gerekir (TMK.m.174/2). Davacının, bu nitelikte bir davranışı ispatlanamadığına göre, davalının manevi tazminat isteğinin reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. 3-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, davalı (kadın) yararına hükmolunan maddi tazminat azdır. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50. ve devamı maddeleri hükmü nazara alınarak, daha uygun miktarda maddi tazminat (TMK.md.174/1) takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. 4-Davalı, cevap dilekçesinde "hiç bir yerden geliri bulunmadığını" belirterek, boşanmayı kabul etmediğini bildirmiş, "boşanmaya karar verildiği takdirde nafaka ve tazminat talep ettiğini" ifade etmiş 19.11.2013 tarihli dilekçesinde de talep ettiği nafaka ve tazminat miktarlarını göstermiştir. Davalının, daha önce tedbir nafakası alıyor olduğu da dikkate alındığında, cevap dilekçesinde nafaka isteğiyle yoksulluk nafakasını amaçladığı, talebinin buna münhasır olduğunun kabulü gerekir. O halde talebin mevcut olduğu nazara alınarak boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşen davalı yararına uygun miktarda yoksulluk nafakası takdir ve tayini gerekirken, "talep olmadığı" gerekçesiyle bu hususta hüküm tesis edilmemesi de doğru görülmemiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple davacı yararına, (3.) ve (4.) bentlerde gösterilen sebeplerle de davalı yararına BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan bölümlerinin yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.