Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4164 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 1432 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ :Pendik 2. Aile MahkemesiTARİHİ :24.10.2007NUMARASI :Esas no: 2006/494 Karar no: 2007/562Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm; davacı tarafından kusur, nafaka ve tazminatlar yönünden, davalı tarafından da kusur, maddi ve manevi tazminat ve nafakalar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.1-Yapılan soruşturma ve toplanan delillerle, davacının güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalıya atfedilebilecek bir kusur gerçekleşmemiştir.Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK.md.166/2) Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma sebebi yapılmamış yanlışlığa işaret olunmakla yetinilmiştir. 2-Temyiz sebepleri yönünden yapılan incelemeye gelince:a) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göredavacının tüm, davalının aşağıdaki bentlerin dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.b) Türk Medeni Kanununun 174. maddesi gereğince maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için, tazminat talep eden tarafın, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya daha az kusurlu olması zorunludur. Boşanmaya sebep olan olaylarda güven sarsıcı davranışları gerçekleşen davacı kusurlu olup, davalının bir kusuru gerçekleşmemiştir. O halde davacının maddi ve manevi tazminat isteğinin reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru bulunmamıştır. c) Boşanmaya sebep olan olaylarda davacı daha ağır kusurlu olduğuna göre, yararına yoksulluk nafakası takdiri de isabetsizdir. (TMK. m. 175) SONUÇ. Temyiz edilen kararın yukarıda 2. maddenin (b) ve (c) bentlerinde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin yukarıda 2. maddenin (a) bendinde gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın davacıya yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının davalıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.