MAHKEMESİ :Kaman Asliye Hukuk (Aile) MahkemesiTARİHİ :13.03.2012 NUMARASI :Esas no:2011/21 Karar no:2012/125Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı tarafından kusur belirlemesi, nafaka miktarı ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:1-Toplanan delillerden; davalı-davacı kocanın, annesinin evliliğe ve eşine yönelik olumsuz müdahalelerine sessiz kaldığı, birlik görevlerini ihmal ettiği, eşi hakkında asılsız suç isnadında bulunduğu, gerçekleşen bu olaylar karşısında boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu olduğu davacı-davalı kadına atfı kabil bir kusurun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK.md.166/2) Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davalı-karşı davacı kocanın tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davacı-karşı davalı kadına atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle davalı-karşı davacı kocanın boşanma davasının reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek kocanın davası yönünden de boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.Ancak bu yön davalı-karşı davacı kadın tarafından temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.2-Temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince; a-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-davalı kadının nafaka miktarlarına yönelik temyiz itirazları yersizdir.b-Yukarıda birinci bentte açıklandığı üzere boşanmaya sebebiyet veren olaylarda annesinin, evliliğe ve eşine yönelik olumsuz müdahalelerine sessiz kalan, birlik görevlerini ihmal eden, eşi hakkında asılsız suç isnadında bulunan davalı-davacı koca tam kusurludur. Durum böyle iken tarafların eşit kusurlu kabulü ve bu hatalı kusur tespiti uyarınca davacı-davalı kadının Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddesi kapsamında kalan maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda (2-b) bendinde gösterilen sebeplerle kusur belirlemesi, maddi ve manevi tazminat yönünden BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin ise yukarıda (2-a) bendinde gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.