Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 3411 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 17163 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ :Altınekin Asliye Hukuk (Aile) MahkemesiTARİHİ :11.05.2012 NUMARASI :Esas no: 2011/77 Karar no:2012/41Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, kusur belirlemesi, nafaka ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:1-Yapılan tahkikat ve toplanan delillerden, davacının eşini ailesi ile birlikte yaşamaya zorladığı, birlik görevlerini yerine getirmediği ve eşini baba evine bırakmak suretiyle birlikte yaşamaktan kaçındığı anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykın bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK.md. 166/2). Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Boşanma davalarında kabul hukuki sonuç doğurmaz. (TMK.m. 184/3) Türk Medeni Kanunun 166/3 madesinde düzenlenen anlaşmalı boşanma koşulları da oluşmamıştır. Bu durumda, açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken; tarafların boşanma istemleri nazara alınarak yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ne var ki bu husus temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış, yanlışlığa işaret etmekle yetinilmiştir.2-Temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince; a-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. b-Yukarıda 1. fıkrada açıklandığı gibi boşanmaya neden olan olaylarda davacı koca tamamen kusurludur. Durum böyleyken; davalı kadının kocayla eşit kusurlu kabul edilmesi doğru olmadığı gibi; kusur durumu maddi tazminat talep etmesine yasal engel oluşturmayan davalı kadın yararına boşanma nedeniyle mevcut veya beklenen menfaati zedelendiğinden, uygun miktarda maddi tazminat takdiri gerekirken (TMK.md.174/1), bu talebin de reddine karar verilmesi de doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b bendinde gösterilen sebeple kusur belirlemesi ve maddi tazminat yönünden BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 2/a bendinde gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.