MAHKEMESİ :Burdur Aile MahkemesiTARİHİ :19.02.2014 NUMARASI :Esas no: 2013/124 Karar no:2014/49 Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı-karşı davacı (kadın) tarafından her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Türk Medeni Kanununun 164‘ncü maddesi gereğince çekilen ihtarın hukuki sonuç doğurması için samimi bir arzunun ürünü olması gerekir. Toplanan deliller ve taraflar arasında gerçekleşen olaylara ve özellikle davacı tanığı F.’nın beyanına göre, davacı-karşı davalı (koca)’nın ihtardan sonraki dönemde kendisini arayarak nafaka davasında kadın ve çocuklar yararına verilen tedbir nafakası için "parayı A.ye yedirmeyeceğim, cezaevinde yatacağım orada yiyeceğim” şeklinde sözler söylediği anlaşılmaktadır. Kocanın bu sözleri onun ihtarda samimi olmadığını gösterdiği gibi, davalı-karşı davacı (kadın) tarafından 09.03.2012 tarihinde açılan Türk Medeni Kanununun 197. maddesine dayanan bağımsız nafaka davasının kabul edilip, kadın lehine nafakaya hükmedilmek suretiyle bu dava tarihi itibariyle ayrı yaşamakta haklı olduğu hükmen belirlenmiş olduğu, bu durumda kadın tarafından açılan bağımsız nafaka davası tarihinden başlayarak dört ay geçmeden 29.03.2012 tarihinde çekilen ihtarın hukuki sonuç doğurmayacağının anlaşılmasına göre, davacı-karşı davalı (koca)'ın terk hukuki sebebine dayanan davasının reddi gerekirken, kabulü usul ve yasaya aykırıdır. 2-Toplanan delillerden, davacı-karşı davalı (koca)'nın eşine ihtar çektiği, böylece ihtar tarihine kadar kadından kaynaklanan kusurları affettiği en azından hoşgörü ile karşıladığı, boşanmaya neden olaylarda davalı-karşı davacı (kadın)'ın kusurunun bulunmadığı, birlik görevlerini yerine getirmeyen ve sadakate aykırı davranışlarda bulunan davacı-karşı davalı (koca)'nın ise tamamen kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-karşı davacı (kadın) dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davalı-karşı davacı (kadın)'ın boşanma davasının kabulüne (TMK.md. 166/1) karar verilecek yerde, hatalı gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır SONUÇ Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentlerde gösterilen sebeplerle davalı-karşı davacı (kadın) yararına BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.