Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:Davacı, eşinin çocuğu da beraberine alıp, sebepsiz olarak 11.11.2013 tarihinde müşterek konutu terk ettiğini, o tarihten beri fiilen ayrı yaşadıklarını, davalının müşterek çocuğu göstermediğini, çocukla görüşmesine engel olduğunu, davalının bu tutumu yüzünden çocuğunu göremediğini ileri sürerek, anne yanında bulunan çocukla kişisel ilişki tesisine karar verilmesini istemiş, mahkemece, dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden duruşmasız yapılan inceleme sonucu talebin kabulüne karar verilmiş, kararı davalı temyiz etmiştir. Taraflar arasında boşanma veya ayrılığa ilişkin bir dava bulunmamaktadır. Eşlerin fiilen ayrı yaşaması halinde eşlerden birinin yanında bulunan müşterek çocuğu diğerinin görmesini engellemesine karşı, diğer taraf çocuğun kimde kalacağının belirlenmesini isteyebileceği gibi, bunun yanında veya sadece kişisel ilişkinin düzenlenmesini de isteyebilir (TMK md. 197/son, 324/1). Kişisel ilişki hakkı, velayetin bir sonucu değil, soybağının bir sonucudur. Bu durumda bile dava dilekçesinin diğer tarafa tebliğ edilmesi, savunma ve delil bildirme hakkının tanınması, davalının göstermesi halinde delillerin toplanması, hukuki dinlenilme hakkının (HMK md.27) gereğidir. Davalıya bu hak tanınmadan hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.