MAHKEMESİ :İstanbul Anadolu 6. Aile MahkemesiTARİHİ :01.04.2014 NUMARASI :Esas no:2012/904 Karar no:2014/304Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı (koca) tarafından, müşterek çocuk lehine hükmedilen nafakalar yönünden; davalı (kadın) tarafından ise kusur belirlemesi, nafakalar, tazminatlar ve kişisel ilişki süresi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı kadının tazminatlarla iştirak nafakasına yönelik temyiz itirazları yersizdir.2-Müşterek çocuk lehine yargılama sırasında tedbir nafakasına hükmedilmediği halde, tefhim edilen kısa karar ve gerekçeli kararda “daha önce çocuk yararına hükmedilen tedbir nafakasının devamına” şeklinde infazı kabil olmayan bir hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. 3-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre velayeti davalı anneye verilen müşterek çocuk H.'ın ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakası çoktur. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. 4-Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK md.186/1), geçimine (TMK md.185/3), malların yönetimine (TMK md. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK md.185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (re'sen) almak zorundadır (TMK md.169). O halde; Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.5-Mahkemece, boşanmaya neden olan olaylarda davalı kadının ağır kusurlu olduğuna karar verilmiş ise de, toplanan delillerden, tarafların karşılıklı olarak birbirlerine hakarette bulunduğu, kadının, eşini aşağıladığı, birkaç kez müşterek konutu terkederek geri döndüğü, kıskanç tutumlar sergilediği, birlik görevlerini yerine getirmediği; davacı kocanın ise eşine onu sevmediğini ve ondan soğuduğunu, nefret ettiğini söylediği, tehditte bulunduğu, annesinin evliliğe müdahalesine ve davalı kadına beddua söylemlerine sessiz kaldığı anlaşılmaktadır. Tespit edilen bu kusurlu davranışlara göre, taraflar evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda eşit oranda kusurludurlar. Hal böyle iken, davalı kadının, kocaya oranla daha ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle yoksulluk nafakası isteğinin reddi doğru olmamıştır.6-Velayeti davalı anneye verilen 07.12.2011 doğumlu müşterek çocuk H.’ın yaşının küçüklüğü ve annenin bakımına muhtaç bir dönemde bulunduğu nazara alınmadan, ayda iki hafta sonu ve yazın Temmuz ayı süresince yatılı olacak şekilde davacı baba ile kişisel ilişki kurulmuş olması da doğru değildir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2, 3, 4, 5 ve 6. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.