Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2388 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 23112 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ :Çerkezköy 2. Asliye Hukuk (Aile) MahkemesiTARİHİ :11.03.2011NUMARASI :Esas no:2010/312 Karar no:2011/176Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm kocanın reddedilen ve kadının kabul edilen boşanma davası ve ziynet/eşya/takı parası alacağı davası olmak üzere her üç dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:1-Dosyadaki yazılara, bozmaya uygun işlem ve araştırma yapılmış olmasına, delillerin takdirinde bir yanlışlık bulunmamasına ve özellikle dava tarihinin karar başlığında 05.02.2007 yerine 24.05.2010 olarak yazılmasının maddi hataya dayalı bulunup mahallinde düzeltilmesinin mümkün bulunmasına göre davacı-davalı kocanın aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davalı-davacı kadın lehine takdir edilen yoksulluk nafakası çoktur. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olmuş, bozmayı gerektirmiştir.3-Davalı-davacı kadın karşı dava dilekçesinde 16 adet altın bilezik ile 40 adet küçük altının davacı-davalı koca tarafından bozdurulup sermaye olarak kullanıldığını ileri sürerek bedellerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı-davacı kadının altın gerdanlık ve bilekliğin kocada kaldığına ilişkin bir iddiası ve bu konuda bir davası bulunmadığı halde; talepten fazlasına hükmedilerek (HUMK.md.74, HMK.md.26) altın gerdanlık ile bileklik bedelinin de davacı-davalı kocadan tahsiline karar verilmesi de doğru olmamıştır.4-Davalı-davacı kadının eşyalar ile ilgili talebi kısmen kabul edilmiştir. İadesine ve bedellerinin ödenmesine karar verilen eyaların nelerden ibaret olduğu belirtilmediği gibi bedelleri de gösterilmemiş, bilirkişi raporuna atıf yapılarak hüküm kurulmuştur.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinin (2). fıkrasında: hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyunadırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 298. Maddesinin (2.) fıkrasında da, gerekçeli kararın, tefhim edilen hükme aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenlemeye göre; Dava dilekçesi, bilirkişi raporu gibi herhangi bir belgeye atıf yapılarak hüküm kurulamaz. Gerek tefhim edilen ve zabıtla belirlenen kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde bilirkişi raporuna atıf yapılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2, 3 ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte açıklanan sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.