Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 23460 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 12318 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) MahekemesiDAVA TÜRÜ :Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:Mahkemece, davacı kocanın eşine sözlü ve fiziksel şiddet uyguladığı, davalı kadının da eşine hakaret ederek, çocuklarını bırakıp baba evine gittiği gerekçesiyle, boşanmaya neden olan olaylarda davacı koca davalı kadına nazaran ağır kusurlu kabul edilerek, tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davalı kadının kusuruna esas alınan fiillerin tarafların kiralık evde oturdukları dönemde gerçekleştiği, sonrasında tarafların taşındıkları, kocanın ailesinin oturduğu evin üst katında altı ay daha birlikte yaşadıkları, taraflar arasında gerçekleşen son olayda davacı kocanın eşinin boğazını sıkarak fiziksel şiddet uyguladığı ve ayrılmaları gerektiğini söyleyerek kadını ortak eve gelen ailesi ile birlikte gönderdiği anlaşılmaktadır. Kadına kusur olarak yüklenen olaylardan sonra, evlilik birliğinin uzunca bir süre daha devam etmesi nedeniyle davacı kocanın, kadının kusuruna esas alınan bu davranışlarını affettiği, en azından hoşgörü ile karşılamış sayılması gerektiği kabul edilmelidir. Affedilen veya hoşgörü ile karşılanan olaylar boşanma sebebi olarak kabul edilemez. Boşanmaya neden olan olaylarda, eşine fiziksel şiddet uygulayan ve onu evden gönderen davacı koca tamamen kusurludur. Türk Medeni Kanununun 166. maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK.md.166/2). Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.