Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2316 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 13394 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Konya l. Aile Mahkemesi TARİHİ :14.03.2013NUMARASI :Esas no:2010/976 Karar no:2012/239 Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalılardan A..G... B.. E.. ve M.. A.. tarafından temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 11.02.2014 günü temyiz eden davalı A.. T.. vekili Av. C..Ç..geldi. Temyiz eden davalı M.. A.. vekili Av. S...Y.. E..le davacı M.. T.. ile vekili Av. F.. R...ve davalılardan F.. T.. geldiler. Temyiz eden davalı B.. E.. gelmedi. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı, davalılardan eşi olan Faruk adına kayıtlı olup aile konutu olarak kullanılan taşınmazın ; kocası tarafından verilen vekaletname ile A...Ö...kişi tarafından önce 10.7.2008 tarihinde davalı B.. E..'a, 12.2.2009 tarihinde Bahattin tarafından diğer davalı M.. A..'ya, Mehmet arafından da 20.2.2009 tarihinde diğer davalı A.. T..'ya satıldığını ve satışlardan haberinin ve rızasının bulunmadığını ileri sürerek) Türk Medeni Kanununun 194 maddesi gereğince "açık rıza bulunmaması" nedeniyle halen davalı A.. T.. adına olan tapu kaydının iptali ile davalı koca adına tapuya tescili ile taşınmaz üzerine aile konutu şerhinin konulmasını talep etmiştir. Taşınmazın satım sureti ile el değiştirdiği tarihlerde , tapu kütüğünde aile konutu olduğuna dair şerh bulunmadığına göre, taşınmazı satış yolu ile devralan davalının kazanımı, iyi niyetli olması halinde korunur (TMK. md. 1023). Kanunun iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, aslolan iyi niyetin varlığıdır. İyi niyetin varlığı asıl olduğuna göre taşınmazı satış yolu ile devralan davalıların kötü niyetli olduğunu kanıtlama yükü, iddia eden davacıya düşer (TMK. md. 6). Davacı ve eşi davalı Faruk taşınmazın ipotek edilmesi için, beraber aynı işyerini işlettikleri ortakları dava dışı A..Ö..ye davalı koca tarafından vekalet verildiğini, ancak kendilerinin haberi olmadan vekaletnameye satış yetkisi de ekleten A...Ö..'nin ipotek vermek yerine taşınmazı sattığını sonradan öğrendiklerini ileri sürmektedirler. Taşınmazı en son satın alan davalı A.. G..'e taşınmazın satılık olduğunu duyan, tarafların da komşuları olan tanıkların haber vermesi üzerine taşınmaz A... G... tarafından satın alınmıştır. Taşınmazın 20.2.2009 tarihinde A..G..'e satımından sonra davacı ve eşi, davalı A.. G....'in kendilerinden kira istemesi üzerine mayıs 2009 tarihinde taşınmazı boşaltmalarına karşılık eldeki davayı; satımdan yaklaşık birbuçuk yıl sonra 20.10.2010 tarihinde açmışlardır. Kaldı ki; ilk olarak vekaleti kötüye kullanarak taşınmazın ellerinden çıkmasına neden olduğunu öne sürdükleri A... Ö...lı kişiye karşı açılmış bir dava da bulunmamaktadır.Davalının kötü niyeti davacı tarafından sunulan delillerle kanıtlanamamıştır. Bu durumda, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi gereğince davalının kazanımı korunacaktır. Öyle ise davanın reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, duruşma için takdir olunan 1100.00 TL. vekalet ücretinin davacıdan alınıp duruşmaya gelen davalılardan A..G... ve M.. A..'ya verilmesine, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.