MAHKEMESİ :Karşıyaka 3. Aile MahkemesiTARİHİ :23.12.2010NUMARASI :Esas no:2010/738 Karar no:2010/1382Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davacının bir başka erkekle değişik mekanlarda birlikte görüldüğü, bu suretle sadakat yükümlülüğüne (TMK.m.185/3) aykırı davrandığı, davalının da, 2009 yılı Aralık ayı sonunda eşine karşı basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde fiziksel şiddete başvurduğu anlaşılmaktadır.Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166 .maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa, bu halin tespiti dahi, tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. (TMK. md.166/2) Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması, davacının ağır kusurlu sayılmasını gerekli kılan tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalının da kusurlu davranışları gerçekleşmiştir. Gelişen olaylar karşısında evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamıştır. Bu durumda Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi uyarınca boşanmaya karar vermek gerekirken; yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek yazılı biçimde karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.