Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 21246 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 19400 - Esas Yıl 2009
MAHKEMESİ :Bartın 1. Asliye Hukuk (Aile) MahkemesiTARİHİ :30.07.2009 NUMARASI :Esas no:2008/678 Karar no:2009/434Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm her iki dava yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.1-Toplanan delillerden; davacı-davalı kocanın eşine hakaret ettiği, şiddet uyguladığı, başka kadınla yaşamakta olduğu anlaşılmaktadır. Davalı-davacı kadının kusuru da kanıtlanamamıştır.Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK.md.166/2) Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacı-davalı kocanın tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalı-davacı kadına atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.2-Davalı-davacı kadının birleşen tedbir nafakası davasının kısmen kabulü ile kadın ve yanındaki müşterek çocuk Umutcan için takdir edilen tedbir nafakasının, nafaka dava tarihinden itibaren davacı-davalıdan alınmasına karar verilmesi gerekirken; nafaka başlangıç tarihinin gösterilmemiş olması da , hükmün infazında duraksamaya neden olacağından (HUMK.md.389) usul ve yasaya aykırı olmuştur.SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2.bentlerde açıklanan nedenlerle davalı-davacı kadın yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre de davacı-davalı kocanın temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.