MAHKEMESİ :İzmir 11. Aile MahkemesiTARİHİ :24.05.2007NUMARASI :Esas no: 2006/765 Karar no: 2007/390Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün davacı-davalı (koca) tarafından ziynetler ve çehiz eşyaları yönünden; davalı-davacı (kadın) tarafından da; kendi boşanma davasının reddi, tazminatlar ve nafakalar yönünden temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün *duruşmalı temyiz eden davalı-davacı Gülenay Özüstün tebligata rağmen gelmedi, Karşı taraf H. Ö. Ö.ve vekili Av. S.B. geldiler. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.1-Terk sebebine dayanan bir boşanma davası bulunmamaktadır.Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davacı-davalı (koca) tarafından açılan boşanma davasının reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanma kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ne var ki bu husus temyiz edilmediğinden bozma sebebi yapılmamış yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir. 2-Tarafların temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince; a) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentlerin dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. b) Toplanan delillerle davalı-davacının boşanmaya sebep olan olaylarda daha ziyade kusurlu olmadığı ve boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiş, Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşulları kadın yararına oluşmuştur. Bu itibarla davalı-davacı (kadın) yararına uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru bulunmamıştır. c) Kanunda aksi öngörülmedikçe kural olarak herkes iddiasını isbatla yükümlüdür (M.K.6). Ancak iddialar karşılaştığında kimin isbat yükü altında bulunduğunun tesbiti her zaman kolay olmamaktadır. Bunun için gerek ilmi gerekse kazai içtihatlarda bir takım ölçülere yer verilmiştir. Hemen bütün ilim adamlarının birleştiği ve Yargıtay uygulamasında kararlılık ifade eden ölçüye göre, isbat yükü hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer(Prof.Baki Kuru,Hukuk Muhakemeleri Usulü, l968,sh.372; Prof. İlhan Postacıoğlu,Medeni Yargılama Usulü, l970,sh.464; Prof.Necip Bilge, Hukuk Yargılamaları Usulü,l967, sh.449; Prof.Sabri Şakir Ansay Hukuk Muhakemeleri Usulü, l957,sh.248-249; Prof.Saim Üstündağ Hukuk Muhakemeleri Usulü, l973, sh.378) İleri sürdürdüğü bir vakıadan lehine haklar çıkaran kimse iddia ettiği olayları ispat etmelidir(Prof.Saim Üstündağ,Age.l973 sh.397).İspat yükü daha kolay başarana düşer(Prof.Saim Üstündağ,Age, Federal Mahkeme Kararına atfen).Davacı ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş,davalı ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadın üzerinede olması yada evde saklanmış, muhafaza edilmiş bulunmasıdır. Diğer bir deyimle bunların davalı tarafın zilyetlik ve siyanetine terk edilmiş olması olağana ters düşer. Diğer taraftan söz konusu eşya rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev'idendir. Onun için evden ayrılmayı tasarlıyan kadının bunları önceden götürmesi gizlemesi her zaman mümkündür. Davacı dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını, ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, isbat yükü altındadır. Olayda kadın, dava konusu ziynet eşyasının, götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını,daha öncede götürme fırsatı elde edemediğini ispat edememiştir. Buna rağmen yukarıda yazılı ilkelerde hataya düşülerek hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda 2. maddenin (b) bendinde gösterilen sebeple davalı-davacı yararına, aynı maddenin (c) bendinde gösterilen sebeple davacı-davalı yararına BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin yukarıda 2. maddenin (a) bendinde gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.