Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 18180 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 19766 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ :Gölbaşı/Adıyaman Asliye Hukuk (Aile) MahkemesiTARİHİ :15.07.2010 NUMARASI :Esas no:2009/89 Karar no:2010/139Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm davalı-davacı (kadın) tarafından her iki dava yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.1-Kararın gerekçesinde yer alan açıklamalardan, boşanma kararının Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayanılarak verildiği anlaşılmaktadır. Yapılan soruşurma ve toplanan delillerden davacı kocanın eşine fiziki şiddet uyguladığı, sürekli olarak hakaret edip kovduğu ve "ben başkasını getireceğim" dediği anlaşılmaktadır. Davalıya atfedilebilecek bir kusur ispatlanamamıştır. Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK.md.166/2) Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.2-Davalı tarafından 29.04.2009 tarihinde bağımsız olarak boşanma davası açılmış ve kocanın davasıyla birletirilmiştir. Birleştirilen boşanma davası hakkında hüküm kurulması gerekirken, bu konuda hüküm kurulmamış olması doğru olmamıştır.SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.