MAHKEMESİ :Bolvadin Asliye Hukuk (Aile) MahkemesiTARİHİ :21.04.2010 NUMARASI :Esas no:2009/211 Karar no:2010/217Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.Davacı, Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesinde yer alan “fiili ayrılık” sebebiyle boşanmalarına karar verilmesini istemiş; mahkemece; davalı tanıklarının beyanlarına üstünlük tanınarak “tarafların, retle sonuçlanan boşanma davasından sonra bir hafta süreyle karı koca hayatı yaşadıkları, bu sebeple üç yıllık süre içinde bir araya gelmemiş olmak koşulunun gerçekleşmediği” kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.Davalı, 16.6.2009 tarihli cevap dilekçesinde; “davacının, 20.10.2003 tarihinde kendisini ve çocuklarını bırakıp Almanya'ya gittiğini, o tarihten bu yana iki çocuğuyla birlikte babasının evinde kaldığını, 21.10.2003 tarihinde kızı Yaseminle birlikte Düsseldorf'a gittiklerini, davacının kendilerini eve kabul etmediğini, bir başka kadınla evlendiğini, aynı gün Türkiye'ye geri gönderdiğini, Bolvadin Asliye Hukuk Mahkemesinde 2005 yılında davacı aleyhine nafaka davası açtığını, davacının da kendisi aleyhine boşanma davas?? açtığını, nafaka talebinin mahkemece kabul edildiğini, davacının açtığı boşanma davasının ise reddedildiğini..” ileri sürmüş, boşanma davasının reddinden sonra ortak hayatın yeniden kurulduğuna ilişkin bir savunmada bulunmamıştır. Davacı tarafından, davalı aleyhine 21.6.2005 tarihinde açılan boşanma davası, davalının bu tarihten önce 20.4.2005 tarihinde açtığı nafaka davasıyla birleştirilerek görülmüş, Bolvadin Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinde; boşanma davasının reddine, nafaka davasının ise kısmen kabulüne karar verilmiş, karar temyiz edilmeksizin 9.5.2006 tarihinde kesinleşmiştir. İşbu dava ise 27.5.2009 tarihinde açılmıştır. Dinlenen davacı tanıkları, retle sonuçlanan boşanma davasından sonra tarafların biraraya gelmediklerini ifade etmişlerdir. Mahkemece, bu tanıklar, davacının akrabası olduklarından beyanlarının yanlı olduğu kabul edilerek samimi ve inandırıcı bulunmamıştır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık, başlı başına tanık beyanlarını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Bu tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiklerine dair ciddi sebep ve olgular bulunmamaktadır. Kaldı ki, davacı tarafından dosyaya sunulan pasaport kayıtları, otel rezervasyon ve ödeme belgeleri davacı tanıklarının beyanlarını doğrulamaktadır. Davacının 2008 yılı Ağustos ayında izinli olarak geldiğinde bir hafta kadar köyde kalması, çocuklarını alarak onlarla birlikte kısa süreli tatile çıkması, çocuklarını görmek amaçlı olup, ortak hayatı yeniden kurup devam ettirmeye yönelik olduğunu kabul için yeterli değildir. Boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra geçen üç yılı aşkın süre içinde ortak hayatın yeniden kurulmadığı toplanan delillerden anlaşıldığın göre, davanın kabulü yerine yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.