Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 15192 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 19108 - Esas Yıl 2011
MAHKEMESİ :Susuz Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi TARİHİ :10.6.2011NUMARASI :Esas no:2009/71 Karar no:2011/176Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı koca tarafından; nafaka yönünden, davalı kadın tarafından ise; kusur belirlemesi ve tazminatlar yönünden, temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:1-Davacının kaydı ve harcı bulunmayan katılma yolu ile temyiz dilekçesinin incelenmesine yer olmadığına,2-Davalının temyiz itirazlarına hasren yapılan incelemeye gelince;a-Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davacının, davalıya şiddet uyguladığı ve evden kovduğu, boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olduğu, davalıya atfı kabil bir kusur bulunmadığı anlaşılmaktadır.Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK.md.166/2) Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir. b-Yukarıdaki bentte açıklandığı üzere; davacı koca boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurludur. Durum böyle iken tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve bu kusur belirlemesine bağlı olarak davalının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi doğru görülmemiştir.SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple kusur belirlemesi ve tazminatlar yönünden davalı kadın yararına BOZULMASINA, davacı kocanın kaydı ve harcı bulunmayan katılma yolu ile temyizinin 1. bentte açıklanan sebeple incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatıran davalıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.