Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı-davalı (kadın) tarafından; kocanın kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, tazminat taleplerinin reddi ve yoksulluk nafakası miktarı yönünden, davalı-davacı (koca) tarafından ise; kadının kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi ve tazminat taleplerinin reddi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı kocanın tüm, davacı-davalı kadının ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.2-Toplanan delillerden; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet veren olaylarda eşini dinen boşadığını söyleyen ve evlilik birliğinin kendisine yüklediği yükümlülükleri ihmal eden davalı-davacı koca tam kusurludur.Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde, "evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği" hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, bir kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu da ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi, karşı tarafın hiçbir kusuru olmadığı halde, evlilik birliğini, kendi kusurlu tutum ve davranışlarıyla temelinden sarsar, sonra da madem ki birlik artık sarsılmış deyip, boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa bir kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa, bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olmaz. Boşanma kararı verilebilmesi için az kusurlu eşin davaya karşı çıkması, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK.md.166/2)Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davalı-davacı kocanın tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davacı-davalı kadına yüklenebilecek hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda yukarıda açıklanan nedenle davalı-davacı kocanın birleşen boşanma davasının reddi reddi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.3-Yukarıda ikinci bentte açıklandığı üzere boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı-davacı koca tam kusurludur. Durum böyle iken tarafların eşit kusurlu kabulü ve bu hatalı kusur belirlemesi uyarınca davacı-davalı kadının Türk Medeni Kanunun 174/1-2. maddesi kapsamında kalan maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi doğru görülmemiştir. 4-Anayasanın 41 ve Türk Medeni Kanununun 346, 347, 348 ve 404. maddelerinde yer alan kurallarda açıklandığı üzere çocukların korunması kamu düzenine ilişkin olup boşanma veya ayrılık vukuunda hakim müşterek çocukların velayet haklarının kullanılması biçimi ile çocuklarla, ana babanın şahsi ilişkilerine dair gerekli düzenlemeleri, oluşturulan kararın bir sonucu olarak ve görevi gereği, resen gözetmek zorundadır (TMK.md. 182, 336/2) Bu kural dikkate alınmadan tarafların küçük çocukları 12.11.1996 doğumlu M.. K..'nın velayeti hakkında bir düzenleme yapılmamış olması doğru görülmemiştir.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2., 3. ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın Mehmet'e yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna ve 119.00 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, temyiz peşin harcının Ayşe'ye geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.