Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14869 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 14530 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ :Osmaniye Aile Mahkemesi TARİHİ :20.4.2010NUMARASI :Esas no:2009/536 Karar no:2010/313Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.Dava Türk Medeni Kanununun 166/1.maddesine dayalı evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanmaya karar verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, Türk Medeni Kanununun 170. maddeleri gereğince tarafların iki yıl müddetle ayrılıklarına hükmedilmiştir.Türk Medeni kanununun 170/3. maddesine göre "dava boşanmaya ilişkinse, ancak ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde ayrılığa karar verilebilir." Bu durumda, davacı mutlak bir boşanma nedenine dayanmış ve bunun varlığını kanıtlamış olsa bile, hakim barışma olasılığını gördüğü takdirde boşanma yerine ayrılığa hükmedebilecektir. Boşanma nedeninin gerçekleşmesi halinde barışmanın mümkün görüldüğüne, ortak yaşamın yeniden başlayabileceğine ve nihayet ileride birleşme umudunun bulunduğuna ilişkin hakimin takdirinin kesin ve denetime elverişli olması gerekir. Hakimin buna ilişkin takdir hakkını Anayasa ve Yasa çerçevesinde, son derece titiz ve isabetli kullanması gerekmektedir. Eşlerin barışma ihtimalı, gerçekleşmeye yakın bir ciddiyetle görülmeli, varlığı makul surette kabul edilebilmeli, böyle bir kanaat sağlam olasılığa dayandırılmalı, hatta barışma ihtimali varlığı bir tarafın ikrarından ya da hareket tarzından anlaşılmış olmalıdır. Özellikle barışma ihtimali kuvvetli bulunmalıdır. Bu konuda bir takdire ulaşılırken dosyaya uygun dayanaklar gösterilmeli (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 3.7.1978 tarihli 5-6 sayılı kararı gerekçesi) boşanma nedeninin ve geçimsizliğin asıl saiki ve eşlerin kişisel durumları üzerine eğilinmeli, soyut bir barışma olasılığı dışında eşlerin sosyal ve kültürel durumları değerlendirilmelidir. Olayların yoğunluğu ve ağırlığı yeniden biraraya gelme ihtimalini ortadan kaldırıcı bir unsur olarak düşünülmelidir. Nihayet hakim kararında barışma olasılığının varlığını ve kendisini böyle bir inanca götüren nedenleri, Yargıtay denetimine olanak verecek açıklıkta göstermelidir. Somut olaya gelince;Toplanan delillerden davalı kadının, davacı kocaya kötü davrandığı, eşine şiddet uyguladığı, birlik görevlerini yerine getirmediği, davacı kocanın da evin ihtiyaçlarını karşılamadığı anlaşılmıştır. 1932 doğumlu davacı ile 1960 doğumlu davalının sosyal ve ekonomik durumları ile yaşları gözönüne alındığında halen aynı konutta birlikte yaşıyor olmaları tek başına ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğunu göstermez. Her ne kadar, mahkemece tarafların duruşmada birbirlerine karşı gözlenen hal ve tavırları göz önünde bulundurulduğunda tarafların bir müddet daha ayrı kalmaları halinde evlilik birliğini sürdürme ihtimallerinin bulunduğu kanaatine ulaşıldığı belirtilmişse de; davalının "evimden de kendisinden de vazgeçmiyorum" şeklindeki beyanına karşılık davacı ısrarla boşanmak istediğini beyan etmiştir. Bu durumda taraflar arasındaki evlilik birliği temelinden sarsılmış ve Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi koşulları oluşmuştur.Türk Medeni Kanununun 170/3. maddesi gereğince tarafların barışma olasılığını gösterir dosyada bir kanıt bulunmamaktadır. O halde boşanmaya karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun bulunmayan yazılı gerekçe ile ayrılığa hükmedilmesi doğru görülmemiştir.SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.