MAHKEMESİ :Ankara 9. Aile Mahkemesi TARİHİ :30.04.2008 NUMARASI :Esas no:2007/181 Karar no:2008/429Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm davalı tarafından kusur, yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bentlerin dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.2-Boşanma sebeplerinden biriyle açmış bulunduğu dava reddedilen, bu suretle Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesinde yer alan boşanma sebebini yaratan ve ret kararının kesinleşmesinden itibaren geçen üç yıllık süre zarfında ortak hayatın yeniden kurulmasından kaçınan davacı boşanmaya sebep olan olaylarda daha ziyade kusurludur. Davalının fiili ayrılık süresi içinde Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayanak 22.04.2005 tarihinde boşanma davası açmış ve bu davanın retle sonuçlanmış bulunması, ortak hayatı kurma iradesinin bulunmadığını gösterir ise de, bu hal tek başına yasanın 166/son maddesine dayanan boşanmada boşanmayı gerektirecek ağırlıkta bir kusur olarak kabul edilemez. O halde boşanmaya sebep olan fiili ayrılıkta davacı daha ziyade kusurlu olup maddi tazminatla sorumlu tutulmalıdır.Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz yada daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186. maddesi, eşlerin evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (MK.md,4 BK.md.42 ve 44 ) dikkate alınarak davalı lehine yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir. 3-Tefhim olunan kararda davalının yoksulluk nafakası talebiyle ilgili hiçbir hüküm kurulmadığı halde, gerekçeli kararda, yoksulluk nafakası isteğinin reddine karar verilerek kısa kararla gerekçeli karar arasında uyumsuzluğa yol açılmıştır.Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 38l/2 maddesi uyarınca kararın tefhimi en az 388.maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Bu durumda gerekçeli kararın, tefhim edilen karar yanlışta olsa, buna uygun düzenlenmesi gerekmektedir. Yanlışlık ancak temyiz yoluna başvurulması ve kararın bozulması halinde düzeltilebilir. Tefhim edilen kararla gerekçeli karardaki aykırılık diğer yönler incelenmeden tek başına bozma sebebi olur. O halde mahkemece yapılacak iş, l0.4.l992 tarihli 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı gözetilerek yeniden karar oluşturmaktan ibarettir.SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin yukarıda l. bentte gösterilen sebeplerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 2. bentte gösterilen bozma sebebinde iki karşı oyla oyçokluğuyla, l. ve 3. bentlerde oybirliğiyle karar verildi.